-önceki bölümden hatırlatma-
"Amacımın ne olduğunu sormayacak mısın?"
Hızla ayağa kalktım.
"Sormayacağım."
Son sözümü de söyleyip koşarak oradan uzaklaşırken karşımda dikilen Poseidon'la neye uğradığımı şaşırdım.
"Savaş için bir asker yaratıyordum."
"Efendim?"
"Bu dünyadaki neredeyse her Tanrı'dan ufak ufak güç çaldım. Bu güç aktarıldığında daha etkili olacağı için bir çocuğum olmalıydı."
Bir günde bu kadar şoku kaldıramayan bedenim sendelerken yanımdaki duvara tutunarak zorla ayakta kaldım.
"Sen buradaki herkesten daha güçlüsün, Seokjin."
****
Ağzımdan kocaman bir çığlık koparken az önceki kıyameti doğurabilecek hamlemin sonucu olan dayanılmaz baş ağrısını zorlukla görmezden gelip, bedenimin yanına düşen elimi tekrar kaldırarak topraktan çıkarttığım ufak dağ sayesinde karşımdaki bedenin uçuşunu kendime itiraf edemediğim bir zevkle izledim.
Ah, savaş daha yeni başlıyordu.
5 saat önce:
"Asla savaşmayacağım."
Yerde oturmuş beni ikna etmeye çalışan babamı dinliyordum.
"Seokjin, sen olayın ciddiyetini kavrayamadın galiba. Buradaki büyük olaylar Dremin'i ve insanların dünyasını da etkiliyor."
Sıkıldığımı açıkça belirten bir nefes alıp itirazlarımı devam ettirdim.
"Tam da bu yüzden savaşmayacağım zaten."
"Sen savaşmasan da onlar saldıracağından dünya etkilenecek zaten."
"Anlamıyor musun? Kimseyi öldürmek istemiyorum. Senin hatan yüzünden beni kullanmanı istemiyorum. Katil olmayacağım!"
"Sana zor kullanmak istemiyorum. Dremin'deki arkadaşlarını hatırlatmama gerek var mı?"
"Sen nereden-"
"Tanrı her şeyi görüyor lafını duymadın mı hiç?"
"Eh, senin dediğine göre senden de güçlüyüm. Onları koruyabilirim."
"Sana güçlerini nasıl kullanacağını öğretmezsem koruyamazsın."
Keyifle dudakları kıvrıldı.
"Bir de kendi dünyana tek başına dönemiyorsun, yanılıyor muyum?"
Beni köşeye sıkıştırdığını fark ettiğimde sinirle kaşlarımı çatarak baktım.
"Senin için savaşmayacağım."
Her kelimesine vurgu yaparak kurduğum cümle üstüne kaşlarını alayla kaldırarak oturduğu siyah sandalyede bacak bacak üstüne attı.
Pekâla, biraz korkunçtu ama bunu belli edecek değildim.
"Çık şu evden."
Sakin bir şekilde söyleyince ciddiye almadığından bu sefer sesimi yükselttim.
"Çık şu evden dedim!"
Sinirim katlanarak artarken sinirle beraber içime inanılmaz bir güç dolduğunu da hissediyordum. Sakinleşmek adına gözlerimi kapatıp kendi kendime ona kadar saydıktan sonra tekrar göz kapaklarımı araladım. Hâlâ o sandalyede alaycı bir hâlde oturduğunu gördüğümde yatıştırmaya çalıştığım sinirim tekrar artmış ve gün yüzüne çıkmıştı. Dişlerimi birbirine bastırarak içimden onu öldüreceğime dair yeminler ederken etrafımı daha aydınlık ve detaylı görebildiğimi fark edemiyordum.
Poseidon ayağa kalkıp kenardan aldığı bir aynayı bana tuttuğunda kendimden korkmuştum. Eh, beyaza yakın ve etrafındaki beyazlığın içinde kaybolmuş göz bebeklerimi, boynumda belirginleşmiş olan damarımı, solgunlaşan tenimi görünce korkmakta bir hayli haklıydım sanırım.
"İşte seni sinirlendirmek bu kadar kolay."
Aynayı gözümün önünden çekip yerine koyduğunda yüzünde alaycı değil de kararlı bir ifade vardı.
"Bu hâlde arkadaşlarını korur musun yoksa zarar mı verirsin?"
Haklı olduğunu bildiğimden gözlerimi kaçırdım.
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Kollarımdan tutarken tekrar normale dönmüş gözlerime bakıyordu.
"Bu savaşı kazan, ben de nasıl kontrol edeceğini öğreteyim."
Ne kadar inkâr etsem de katil olacaktım.
******
"Şimdi, şu ağacı yerinden sök."
Poesidon kabul eder etmez beni kolumdan tutup sürükleyerek bir ormana getirmiş, güçlerimi kullanmamı öğretmeye başlamıştı.
"Nasıl yapacağım?"
"O denizde gücünü nasıl keşfettiysen öyle yapacaksın. Odaklan, rüzgâra hükmettiğini hisset."
Gözlerimi kapatıp odaklanmaya başlayacakken tekrar sesini duymamla durdum.
"Eğer zorlanırsan elini kaldırıp yap, bazen bende bile işe yarıyor, inan bana."
Kafamı hafifçe sallayarak sağ elimi ağaca uzattığımda odaklanmaya başladığım an zihnimde hissettiğim sancıyla kaşlarımı çatarak gözlerimi kapatmamak için uğraşıp titreyen elimi indirmeden odaklanmaya devam ettim. Bir süre sonra çatırtı sesleri duyulurken heyecanla elimi yavaşça yumruk yaptım. Parmaklarım avucuma kapandığı an ağaç acı çeker gibi bir kez daha çatırdamış, ardından havaya yükselmişti. Hemen elimi indirip yanımdaki bedene döndüğümde gözlerinde yetinememiş bir ifade gördüğüme yemin edebilirdim.
O ağacı kafasına fırlatsaydım keşke.
Diğer bölüm savaş var:)
Ayrıca 20. bölüm final... diğer bölüme fic bitiyor yani.
Aslında savaşı bu bölüm yazacaktım ama son bölümü çok uzun yapmak istediğim için yapmadım:(
Finalde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dremin | Namjin
Fiksi PenggemarHerkesin bir gücü olan Dremin dünyasında, bir tek Seokjin'in gücü olmadığı düşünülüyordu. Ama kimse gerçeği bilmiyordu, Seokjin bile.