Günümüz, Seokjin'den:
Yattığım yataktan birden ter içinde doğruldum. Başım yine ağrıyor, midem bulanıyordu.
Kafamı koyduğum yastık terden sırılsıklam olmuştu. İlk birkaç saniye neler olduğunu anlayamadım, sonra zihnime kabusumdan sahneler doluşmaya başladı.
Sen oraya ait değilsin!
Sürgün, sürgün, sürgün!
Sesimi duy Seokjin,
Seni kurtaracağım oğlum.
Tüm bunlar da ne demek oluyordu?
"Ahh, neler oluyor?"
Sıkıntıyla kendi kendime konuştuğumda, aklıma başucumdaki su geldi.
Genellikle kabus gördüğüm için geceleri yanıma bir sürahi ve bardak koyardım.
Titreyen ellerimle sürahinin sapını kavrayıp bardağa suyu doldurdum. Sanki su bardağa değil de beynimin içine dökülüyormuş gibi hissettim, o ses huzur verirdi bana her zaman.
Yıllar önce daha ergenken birden fazla intihar girişiminde bulunmuş, hepsinde de başarısız olmuştum. Sonra karşıma Taehyung ve Namjoon çıktı, beni güldürmeyi başardılar. O zamandan sonra şu ana kadar intihar etmek hiç aklıma gelmemişti, onu bile becerememiştim zaten.
Sahi benim neden güçlerim yoktu?
Her gün bunları sorguluyordum.
Benim onlardan farkım ne?
Bu düşüncelerle zaten ağrıyan başıma keskin bir ağrı daha saplandı, sinirle önleyerek ne zaman içtiğimi anlamadığım suyu küçük masaya geri bıraktım, biraz hava alsam iyi gelirdi sanırım.
Yatakta zorlukla oturur pozisyona geçip ayaklarımı sarkıttım. Ayağa kalktım, kalktıktan sonra ilk birkaç saniye gözümü siyaha boyamışlar gibi gözüm karardı, başım döndü. Biraz sendeleyip düzeldikten sonra benden habersiz böyle tepkiler gösteren bedenime küfürler ederek odadan çıktım.
Merdivenlerin başına geldiğimde korkmadım desem yalan olurdu, her an başım tekrar dönüp yeri boylayabilirdim çünkü.
Başka çare yok, diye düşünerek tırabzandan tutunarak yavaş yavaş inmeye başladım. Şaşırtıcı bir şekilde merdivenlerden düşmedim, ben bu şansımla tepe taklak yuvarlanacağımı bekliyordum.
Sonunda merdivenlerden inebildiğimde hızlı ama sessiz adımlarla kapıya doğru ilerledim, ses çıkarırsam Taehyung uyanabilirdi.
Kapıyı açıp çıktığımda devam eden mide bulantımla yüzümü buruşturdum, her an köşeye çöküp kusacakmış gibi hissediyordum.
Ki öyle de oldu.
Boğazıma tırmanan bir şeyler hissettiğimde öğürerek binanın köşesine koşmuş, gün içinde ne yediysem o köşeye kusmuştum.
Yüzümü mümkünmüş gibi daha da buruşturarak elimin tersiyle ağzımı sildim, titreyen bacaklarımla çöktüğüm köşeden kalktım.
Yarın bir doktora görünsem iyi olacaktı.
Hassas mideme ve yine bedenine küfürler ederek minik bahçemizdeki banka oturdum.
Bahçeye şöyle bir göz gezdirdim; biraz ileride bakmaya uğraşamadığımız için solmuş çiçekler, hemen yanımda bir çınar ağacı, bahçenin tam ortasında ise bazen eğlencesine kurduğumuz ama şimdi bozulmuş çadır vardı.
Ha bir de, binanın köşesinde az önceki kusmuğum.
Bir an yemek yesem geçer mi, diye düşünsem de bulanmaya devam eden midem bana bir uyarı göndermiş ve bu fikrimden vazgeçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dremin | Namjin
FanfictionHerkesin bir gücü olan Dremin dünyasında, bir tek Seokjin'in gücü olmadığı düşünülüyordu. Ama kimse gerçeği bilmiyordu, Seokjin bile.