Merhabalar... Muhtemelen çoğunuz en son ne olduğunu unuttu, son bölümün son satırını falan okursanız direkt anlarsınız zaten qodhqpdj. İnşallah paslanmamışımdır hadi bakalım.
********
"Namjoon! Daha ne kadar yatacaksın kahvaltı hazırladım, gel haydi."
Homurdanarak üstümü giyip yataktan kalktığımda homurtularımın ana teması kaldırılmam değil de daha çok Seokjin'in iki saniye romantik kalamamasıydı. Mutfağa gidip sofraya bakmadan -bakarsam övmek zorunda kalacaktım çünkü- domates kesen bedenin saçlarını karıştırdım.
"Ne olurdu yani biraz sarılarak yatsaydık?"
"Acıktım ben."
Gülerek masaya oturur oturmaz övgülerimi yağdırmaya başladım.
"Kalbim ilk defa işe yaramış gibi görünüyor. Her gün mısır gevreği yemekten kurtuldum, şu masaya bak! Eline sağlık."
"Tamam abartma."
Söylediği iki sözcüğe zıt olarak yanakları kızarırken ayağa kalkıp yanaklarını ısırmamak için kendimi çok zor tutuyordum.
Kahvaltımız bittiğinde bir şeyler mırıldanarak telefonunu çıkardı.
"Ne oldu?"
"Şu saçma aşk üçgeni muhabbetini bitirme zamanı geldi."
Taehyung'la buluşma temalı bir telefon konuşmasından sonra ayağa kalktı.
"Hadi kalk, giyinip gitmemiz lazım. Hayatımız pembe diziye dönüşürse intihar ederim."
Odama doğru yürürken omzundan tutup durmasını sağladım. Yüzünün her yerini öptükten sonra masada kendimi tuttuğumdan içimde kaldığı için yanaklarını da biraz mıncırdıktan sonra ısırdım. Sahte kızgınlıkla bana baktıktan sonra başını çevirip saklamaya çalıştığı gülümsemesini görünce son bir öpücük de dudaklarına kondurup koşarak uzaklaştım.
******
"Selam Taehyung."
Sonunda üçümüz bir araya geldiğimizde Seokjin nasıl söyleyeceğini düşünürken ben de sohbet ortamı oluşturmaya çalışıyordum.
"Nasılsın?"
"Bu dördüncü soruşun Namjoon..."
"Pardon."
"Şey, sana söylemem gereken bir şey var Taehyung."
Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldığında kendini düzeltti.
"Daha doğrusu, söylemememiz gereken bir şey var."
"Çocuklar, sakin olun. Ne söyleyeceksiniz?"
Kısa bir bakışmanın ardından aynı anda söylemeye karar verdim. Parmaklarımla üçe kadar sayıp çok uzatmadan lafa girdim.
"Biz sevgiliyiz."
"Ee?"
"Ne ee?"
"Neden bu kadar gerildiniz yani?"
"Hani Seokjin'in gücünün gelmesini kutlarken onu öpmüştün ya... O yüzden gerildik yani. Biz de daha fazla saklayıp olay garipleşmesin istedik, daha yeni zaten."
"Haa o yüzden miydi?"
Bir kahkahanın ardından ekledi.
"Ben sarhoşken babamı bile öperim rahat olun."
Rahatlama hissi her tarafıma yayılırken neden olduğunu hiç bilmediğim bir şekilde Taehyung'a sarıldım.
"Teşekkür ederim."
********
Yine denize gelmiştik. Seokjin gücünü çok az kullandığını söyleyip bizi tekrar buraya getirmişti. Bu sefer yanıma mayo almamıştım, benim girmeye hiç niyetim yoktu çünkü.
"Hadi bakalım balık Seokjin."
Seokjin gülerek omzuma vurduğunda ben de gülüp onu denize doğru yönelttim. Koşarak gidip atladığında gülümseyerek beklemeye başladık.
Seokjin'den:
Denizin içinde yüzerken geçen seferi düşünüp nasıl yaptığımı hatırlamaya çalışıyordum. Odaklanmam gerekiyordu sanırım.
"Nefes al, nefes al, nefes al."
Yüzeye çıkıp kendimi motive ettikten sonra tekrar daldım. Birkaç dakikalık nefes alma çabalarından sonra tanıdık yanma hissi kendini belli etti. Heyecanla elimi boynuma götürdüğümde önceki gibi şekillendiğini hissettim.
Yine suyun içerisinde uçar gibi süzülmeye başladığımda suyun derinliklerinde bir parıltı gördüm. Merakla oraya yüzerken bunun üç çatallı bir sopaya ait olduğunu gördüm. Tutan bedene kaşlarımı çatarak baktığımda okuldaki dersime minnetlerimi sunuyordum.
"Poseidon?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dremin | Namjin
FanfictionHerkesin bir gücü olan Dremin dünyasında, bir tek Seokjin'in gücü olmadığı düşünülüyordu. Ama kimse gerçeği bilmiyordu, Seokjin bile.