Sabah mecburen erkenden yola çıktık. Direk şirkete geçtik. Büyük otomotiv firmalarından biri ile toplantı vardı. Beni istemesinin nedeni ise çok hızlı not tutmamdı.
Toplantı başlamadan yarım saat önce şirkete geldik. Firma sahibi (sahibesi mi demeliydim bilemiyorum) otuzlu yaşlarında babasının şirketini "Kendi" şirketiymiş gibi yöneten şımarık, züppe, kendini beğenmiş bir hatundu. Sinem Hanımlarrr...
Süleyman ile muhtelif kereler çalışmış olacaklar ki kendinden emin;
— Süleymancığım seni görmek ne kadar güzel, dedi yanına gidip ellerini benin Süleymanımın ellerine kenetleyip öpüyormuş gibi dudaklarını yanaklarına uzatarak. Yutkundum. Bade tamamdı da bu neydi böyle. Gayet sakin evrak çantasını masaya bıraktı ve mini bir bilgisayar çıkarttı.
— Canım geçen sefer yazdığın program süper ama daha önce de konuştuğumuz gibi eksikler var. Özellikle stoklar konusunda daha spesifik bir ayrım istiyorum (canım kendine has desende olur da yine de sen bilirsin. Nev-i şahsına münhasır da var misal öz Türkçe) özellikle yurt dışından gelenlerde, diye başladı detaylı bir şekilde anlatmaya. Arada bana döndü;
— Ay şey sen yenisin galiba cınım bana bir sade kahve duble olsun acil, dedi ve yine Süleyman'a döndü.
— Hayatım yeni ürünler geliyor stoklar da kaybolup gidiyor. Hangi parça hangi servise yollanmış ancak o yoldan buluyoruz. Bunu bana kolaylaştırman lazım, dedi elini Süleyman'ın elinin üstüne koyarken.
İstemsizce boğazımı temizledim. Süleyman kafasını kaldırıp bana bakınca da başımı sağa doğru yatırıp ileri uzatmaya başladım "Elini çek" demek için. Usulca elini aldı ve telefonla abimi çağırdı.
Hatun ikimizin parmağında da aynı yüzüğü görmesine rağmen hala inatla beni ezmeye çalışıyordu.
— Cınım ben kahve istemiştim ama... deyince
— Pardon, dedim Süleyman'a dönüp;
Siz bir şey alır mısınız Süleyman Bey diye sordum tek kaşım havada. Süleyman alenen yutkundu.— Hande ben çay alayım, dedi kibar bir şekilde. Mutfağı aradım ve;
— Toplantı odasına bir tane okkalı sade Türk kahvesi, Süleyman Beye de bir çay, dedim. Süleyman'ın nişanlısı olunca;
— Hande Hanım siz bir şey almaz mısınız? Diye sordu Soncan Abla.
— Hayır teşekkür ederim, dedim kibarca. Normalinde "Sağ ol Soncan Abla" falan derim ama şu anda şu kadına laflarını tersten yedirmem gerekiyor.
— Cınım adını da bilemiyorum bunu mutlaka not al bak unutma "Depolar birbirine bağlanacak" Yani Süleyman her şey iyi güzel ama ana depo ile ara depo arası bir kopukluk var, dedi bilgisayarı alıp Süleyman'ın yanına giderken.
— Sinem o dediğin imkansız. Mutlaka bağlı olmaları gerekiyor, dedi Süleyman ve bir iki tuşa bastı;
— Sizinkiler serverdan kapatmışlar sanırım. Bir saniye, dedi ve kendi bilgisayarını açtı. Bağlantıyı kontrol etmek için uzaktan servera bağlandı. O sırada içecekleri geldi. Soncan Abla servisi yaptı;
— Hande Hanım size de su getirdim, dedi bardağı önüme bırakırken.
— Teşekkür ederim Soncan Abla zahmet etmişsin ellerine sağlık, dedim gülümseyerek.
— Ne zahmeti afiyet olsun, dedi ve dışarı çıktı. Sinem Hanımlar daha bir dikkatli süzmeye başladı beni.
— Tam tahmin ettiğim gibi Sinem. Sizin bilgi işlemdekilerden birisi depo bağlantısını iptal etmiş. Daha önce arasaydın uzaktan da halledebilirdik, dedi Sinem Hanımın yüzüne bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)
General FictionHande ve Efe geçmişin tozlu sayfalarına gömülü bir aşkın iki kahramanı. Tekrar karşılaştıklarında çarpan kalpleri onları geçmişe götürse de aşkları kaldığı yerden devam edebilcek mi? Yoksa aşkları bıraktıkları yerde mi kalacak? #romancetr #RMKasım18