8. BÖLÜM

11.7K 795 310
                                    

Belinde havlu karşımda Yunan heykeli gibi dikilen bir Süleyman. Kafam zaten hala meyhaneden kalma ve ben heyhat hipnotize olmuş bir şekilde gözümü dikmiş şekerci dükkanının vitrinine burnunu dayamış çocuk gibi adama bakıyordum.

İçimdeki manyak "Bak kızım bak güzele bakmak sevaptır" diyor mantığım da "Kızım yiyecekmiş gibi ne bakıyorsun adama. Çeksene kızım bakışlarını indirsene yere" diye bağırıyordu. Bense büyülenmiş gibi sadece bakıyordum. Salyalarım daha akmadı lütfen!

Süleyman ise burnundan dumanlar çıkartarak yüzüme bakıyordu. Sanki yüzde elli çıplak olduğunu unutmuş sadece öfkesini kusmamak için burnundan soluyordu. Birimizin söze giriş yapması gerekiyordu ama ilk kim başlayacaktı.

Bir cesaret ağzımı açıp;

— Ben.. diye cümleye başladığım noktada;

— Sen neredesin? Diye bir kükreme duymam bir oldu. Hafifçe sıçradım olduğum yerde. Sanırım Süleyman'ın meşhur siniri ile tanışıyordum.

— Şey ben... diye devam edecekken;

— Yarım saat önce aradım telefonun cevap vermedi, deyince beni uykumdan uyandıranın aslında telefonumun sesi olduğu kafama dank etmişti. Ama ben çantamdan telefonu çıkartıp bakmamıştım çünkü telefonumun çaldığını daha yeni algılıyordum. Kolumda ki saatime bakıp zamanı öğrenmiştim.

— Ben...

— Evet sen sen? Diye eliyle bana konuş yaptı.

— Şey biz ağabeyim ve Ziya ile biraz fazla içmişiz...

— Eeee... dedi devam et hızlı hızlı dercesine.

— Sonra ağabeyim kalktı biz Ziya ile biraz daha dertleştik. Sonra saat geç olduğu ve ben de biraz akşamdan kalma olduğum için buraya gelmeye utandım. Ziya'nın çalıştığı otelde boş bir personel odası varmış orada biraz uyudum. Telefon sesine uyandım ve hemen geldim, dedim hızlı hızlı.

Ziya ile ayrı ayrı odalarda kaldığımızı duyunca sanki bir rahatlamış, gevşemişti. Daha sakin bir tonda;

— Rıdvan eski otelinin önünde Yalçın bizim otelin önünde ağaç oldu. Ağabeyin gelip de sen gelmeyince aklım çıktı be kızım. İnsan bir arar haber verir, dedi elini saçının arasından geçirirken ve ıslak saçları eline değince önce havluya sonra bana baktı ve;
Kusura bakma ben ben üzerime bir şey giyip geliyorum, dedi biraz utanarak. Sonra da sert adımlarla içeri odasına geçti. İstemsizce(!) bakışlarımla takip ettim kapı kapanana kadar.

O odasına giyinmek için gidince ben de odama geçtim. Pijamalarımı giydim banyoya gittim. Dişlerimi fırçaladım, makyajımı çıkarttım ve kafam hala bi dünyaydı.

Leyla bir vaziyette banyo kapısından çıktım ve burun buruna geldik. Hafif bir çığlık eşliğinde ben geriye doğru sendeledim beni tutmasa düşmem içten bile değildi.

— İyi misin? Diye sordu beni kendine yaklaştırırken. Mis gibi sabun ve şampuan kokuyordu. Kullandığı kokular sert keskin kokular değildi daha yumuşak sanki kavun gibi kokuyordu. Başımı emme basma tulumba gibi salladım ki sallamaz olaydım. Başım döndü mecburen koluna tutundum.

— Ne oldu Hande? Diye sordu endişeyle. Sanki biraz önce hesap sorarken sesini yükselten o değilmiş gibi.

— Normalde de içerim bir şey olmaz ama bu gece sanırım limit üstü içtik ben de Ziya'da, dedim başımı tutarken.

— Ne zorunuz vardı kızım bu kadar çok içtiniz? Diye sordu eğilip yüzüme bakarken.

— Ziya kız arkadaşına evlenme teklifi etmiş kız kabul etmemiş anlattıkça içtik, içtikçe anlattı. Bir de tanıdık mekandı sanırım masada içki su gibi aktı. Ama yanlış anlama benimle Ziya'ya. Ağabeyim...

Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin