Beni minik bir kafeye götürdü. Hem sohbet ettik hem de kahvaltı ettik. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Neticede sevgiliymiş gibi yapacaktık.
— Öncelikle şu beyleri, hanımları bir tarafa bırakalım. Sizi, bizi de kaldıralım çünkü bu durumda sevgili olmamız pek de inandırıcı gelmiyor kulağa, dedi beni benden alan o gülümsemesi ile. Başımı salladım.
Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunuymuş. Yurtdışında yüksek lisans yapmış ve ilk şirket faaliyetlerine orada başlamış. Daha sonra Türkiye'ye dönmüş. Annesi emekli ilkokul öğretmeni, babası da avukatmış. Şirketin hukuk işlerine hala babası yardımcı oluyormuş, diye kendini tanıttı.
Bende İstanbul'a okumak için gelip kalışımı anlattım. Başka ne anlatabilirdim ki yirmi beş senelik hayatımın özeti bu kadardı.
— Efe Yiğit ile neden ayrıldınız? diye sordu ben kendimi anlatmayı bitirince.
— Aslında çok saçma bir şekilde ayrıldık, yani kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek sudan bir sebeple ayrılmışız. Beni o terk etti. Oda arkadaşım telefon açıp sohbetimizi dinletmiş. O da orada söylediğim esprili cümleyi ciddiye alıp beni terk etmiş, dedim üzüntüyle.
— Yeni miydi birlikteliğiniz? Diye sordu bu sefer.
— Hayır bir yıl olmak üzereydi. Yani birbirimizi tanıyabileceğimiz kadar uzun bir süre. Açıkçası diyecek bir şeyim yok. O konuşmadan çıkarımı benim para göz olduğum olmuş. Ben ondan maddi hiçbir şey beklememiştim oysa ki. Demek ki beni tanıyamamış, dedim aynı üzüntüyle.
— Son bir soru çok özel olmayacaksa. Yani siz çok mu yakındınız? Diye sordu. Demek istediğini anlamıştım ama tuhaf geldi.
— Yakın derken? Diye sordum doğru mu anlamışım diye.
— Yani hani birlikte oldunuz mu? Onu sordum özel olmazsa, dedi gözümün içine bakarak.
— Yani Süleyman Bey çok özel bir soru bu neden soruyorsunuz anlamadım? Dedim hırsımdan bey demiştim. Sınırlarını bil dercesine.
— Özür dilerim haddimi aştığımın farkındayım ama birlikte olduysanız peşini zor bırakır o yüzden sordum yani kusura bakma tekrar. Niyetim seni kırmak ya da yargılamak ya da özeline çok fazla girmek değildi, dedi gerçekten özür dileyen bir yüz ifadesiyle.
— Hayır Süleyman. O manada çok çok yakın olmadık. İçin rahat olsun. Ya benimsin ya kara toprağın muhabbeti olmaz yani, dedim kırgın be alaycı bir ifadeyle. Yine dayanamayıp "Bey"i aradan çıkartmıştım. Bu adama olan meyilim benim dengemi bozuyordu.
— Hande bak gerçekten haddimi aştım ama yani ona göre strateji belirlemek için bilmem gerekiyordu. Efe akıllı bir adamdır parçaları birleştirmesi çok kolay o yüzden. Nasıl davranmam gerektiği konusunda yol göstersin diye. Seni yargılamak gibi bir niyetim yoktu özür dilerim tekrardan, dedi elimi tutarak.
Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Benim gibi o da heyecanlandı mı acaba? Diye ama onun duruşu aynı ciddiyetteydi. Bu kadar etkilenirken ben bu adamla sakin sakin nasıl çalışacaktım acaba?
Ciddi anlamda bu adamdan etkileniyordum ve biz sevgili rolü yapacaktık. Belki de etkilenmiyorumdur. Yani hayatıma dört senedir kimseyi sokmadım o yüzden abartıyorumdur. Ay kafam çok karışık diye saçma sapan gel gitler yaşarken içimde, saçmalıklarım dışarıdan anlaşılacak paniğiyle usulca elimi çektim elinin altından. Sonra da doğal davranmak adına elimin titrememesi için dua ederek bir yudum çay içtim.
— Önemli değil, dedim sonra ve bir lokma peynir attım ağzıma. Ama heyecandan o peynir ağzımın içinde kafam kadar oldu.
— Şimdi bugün şöyle yapacağız ben onun sizin stantta olduğu bir anda geleceğim ve seni yemeğe ya da kahveye çıkartacağım. Biraz çetin geçecek bu anlar. Hazır mısın? Diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)
Ficción GeneralHande ve Efe geçmişin tozlu sayfalarına gömülü bir aşkın iki kahramanı. Tekrar karşılaştıklarında çarpan kalpleri onları geçmişe götürse de aşkları kaldığı yerden devam edebilcek mi? Yoksa aşkları bıraktıkları yerde mi kalacak? #romancetr #RMKasım18