Karakolda işimiz bir türlü bitmiyordu. Sanki Süleyman bilerek işleri yokuşa sürüp uzatıyordu. Derken karakolun kapısından değişik bir Seyfi Baba girdi.
Yani benim tanıdığım yumuşak, mülayim, güler yüzlü adam değildi karşıdan gelen kişi. Sert, otoriter, rap rap yürüyen, yürüdüğü yeri inleten bir adamdı da fakat bu adam buraya bu kadar çabuk nasıl gelmişti? Kafamı en çok kurcalayan soru da buydu.
Şaşkınlıkla dönüp Süleyman'a baktım. Yüzünde mimik oynamıyordu. Babası yanımıza geldi. Süleyman'la aynı otoriter havayla tokalaştı bana ise sarıldı. "Geçmiş olsun kızım" dedi. O sırada odalardan birinden Bade çıktı.
Seyfi Babayı görünce o kendinden emin havası bir söndü. Bana sarıldığını görünce ise resmen yıkıldı. Seyfi Baba beni bıraktı ve onun yanına doğru yürümeye başladı. Seyfi Baba Bade'ye yaklaştıkça Bade sanki küçülmeye başladı. En son karşısına geçtiğinde Bade'nin bir böcekten farkı yoktu artık. Yerlerde sürünüyordu.
— Süleyman! Seyfi Baba? Dedim ve kaldım Bade karşısında devleşen adama bakarken.
— Babam sıradan bir avukat değil Hande. Ankara'nın ünlü isim yapmış, ceza avukatlarından birisi. Ankara'da olmamızın en büyük sebebi de babamın tüm çevresinin orada olması, dedi ve ben ne demek istediğini anladım. Sadece iş adamları değil devletten de tanıdıkları vardı.
— Benim kaba kuvvete karşı olmamın nedeni babamdır. Ben büyürken bana hep dediği "Maşa varken elini neden ateşe sokasın" olmuştur. Lisede en yakın arkadaşım Kamil'le de bu şekilde tanıştım. Elimi ateşe sokmadım. Onun yerine kendimi akladım. Babamın dediği gibi onun açığı vardı...
— Neden kavga etmiştiniz? Diye sordum gözümü Seyfi Babadan ayırmadan.
— Kız mevzu. Onun hoşlandığı kıza çıkma teklifi etmişim. Kızda benden hoşlanıyormuş kabul etti. Bu bana diklendi ben de diklendim. Kavga edeceğiz. Yumruklar sıkılı. Sonra aklıma geldi. "Ulan sen zaten üç kızla birden çıkmıyor musun? Neyin kafasını yaşıyorsun?" dedim bu arada kızda arkamda. Bu kaldı çünkü çıktılarından bir kız yanımızdan geçiyormuş. Sonra zaman içinde ben o kızdan ayrıldım o başka birine aşık oldu ve biz sıkı dost olduk, dedi gururla.
— Hiç kavga etmedin yani? Dedim ukala bir şekilde. Lise anılarını daha fazla dinleyemeyecektim. Çünkü ister istemez kıskanıyordum.
— Çook ettim. Babam beni az ipin ucundan almadı. İpin ucundan adam almayıda, ipe adam göndermeyi de iyi bilir, dedi gururla.
O sırada başka bir odadan Efe çıktı. Gayet ukala Seyfi Babaya baktı. Sonra ne mi oldu? Gözümün önünde Quasimodo'ya dönüştü. Kapı gibi Efe küçüldü küçüldü kambur bir adam oldu.
— Sence baban ne konuştu bunlarla da bunlar böyle eciş bücüş oldular? Dedim hayretle. Güldü;
— Anneme söylerken duydum seni çok sevmiş. "Kızım gibi sevdim" dedi ki bu terimi Bade için asla kullanmamıştır. Kolay kolay insan sevmez ve güvenmez mesleki deformasyon. Şimdi kızına yanlış yaptılar. Bir saat içinde toparlaya bildiği kadar veri toparlamıştır ki içinde kim bilir neler vardır. Onları sayıyordur. Birazdan ikisi de gelip senden ve benden özür dilerler, dedi sırıtarak.
— Şey Süleyman peki bu kadar kısa bir sürede nasıl gelebildi baban, diye sordum merakla.
— Sevenleri çoktur bir telefon ile birisi hemen uçağını emrine vermiştir, dedi omuzlarını silkerek.
Yani Süleyman Efe'ye Antalya'da bağrınırken abartmıyormuş. Gerçekten gerçekleri söylüyormuş. Babası dimdik yürüyerek yanımıza geldi;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Biter Mi? (#Tamamlandı)
General FictionHande ve Efe geçmişin tozlu sayfalarına gömülü bir aşkın iki kahramanı. Tekrar karşılaştıklarında çarpan kalpleri onları geçmişe götürse de aşkları kaldığı yerden devam edebilcek mi? Yoksa aşkları bıraktıkları yerde mi kalacak? #romancetr #RMKasım18