I'll flying with you

1.4K 138 28
                                    


Uykulu gözlerimi parmaklarımla baygınca ovaladıktan sonra elimdeki kağıdı tekrardan okuyup çantama koymuştum. Nedensizce yazdıkları bir türlü aklımdan çıkmak bilmiyor onun hakkında birşeyler öğrenme isteği duyuyordum. Şuan her sabahki gibi sıramda oturmuş ders saatini bekliyordum fakat bugün farklı olan iki şey vardı. Birincisi, çok fazla erken gelmiştim. İkincisi ise, ilk defa okulda bu kadar uykusuzdum. Ona üzülüyordum sanırım. Neden bu kadar çok kafaya taktığımı da bilmiyordum. Herhangi bir bağımız yoktu. Arkadaş bile değildik. Aslında olabilirdik fakat buna izin vermiyordu. İnsanlarla kolay anlaşabilen ve onları anlayabilen bir yapıya sahiptim. Eğer benimle iletişime geçseydi belki onu da anlayabilirdim. Ama dediğim gibi buna hiç izin vermiyordu. Onu böyle olduğu halde bile anlamaya çalışıyordum. Ona yardım etmek istiyordum. Sınıftaki herkes mutlu iken onun da aralarına karışmasını istiyordum.

Fakat sanırım onun yaşadıklarını bilmediğim için bu kadar basitmiş gibi davranmıştım. Bilmiyordum ki içinde neler yaşadığını, ne gibi bir karanlığa düştüğünü..

Her zaman arkadaşcanlısı ve yardımsever biriydim. Hep bu huylarım karakterimde baskındı, engel olamıyordum. Onun elinden tutmak istiyordum. Ciddi anlamda. Fakat o bu şekilde beni yok sayarken nasıl yapacaktım ki?

Bir yanım boşvermemi, beni hiç önemsemeyen biriyle neden uğraştığımı sorup bana kızıyordu.

Diğer bir yardımsever yanım da ona deli gibi yardım etmemi, onun sadece birine ihtiyacı olduğunu fısıldıyordu. Ve lanet olsun ki ben ona katılıyordum.

O kadar kafamdaki çelişkilerle, karmaşalarla uğraşmıştım ki onun yanıma çoktan gelip oturduğunu, her zamanki gibi kantindeki aynı frambuazlı çikolatadan almış ve yemeye başladığını farkedememiştim. Neden hep aynı çikolatayı yiyordu ki? Neden tek çikolata yerken görüyordum onu? O cidden garipti. Fazla garip. Ve bu gariplik beni rahatsız etmekten ziyade meraklandırıyordu.

Yerken oluşan yüz ifadesini izlemeye başlamıştım bir anda. Zaten beni umursadığı yoktu, bundan rahatsız olacağını da düşünmüyordum. Dudakları çikolataya bulanmıştı, rengi toz pembeydi. Bazen hep beyaz ve kuru olurdu ve ben onun kansızlık sorunu olduğunu falan düşünüyordum. Çünkü ciddi anlamda dudakları da cildi de fazla soluktu. Göz altları çoğunlukla şişti. Fakat bugün dünden daha iyi görünüyordu sanki. Güzel bir burnu vardı. Gözleri de iriydi ve tahmin ettiğim üzerine keskin bakışlara sahipti. Bana bir kere olsun bakmasını ve yüz ifadesini görmeyi çok isterdim fakat dediğim gibi o çok ruhsuz ve mesafeliydi. Derin bir nefes aldım. Bakışlarımı ondan çektim. Öğretmenin de sınıfa girmesiyle zilin çoktan çaldığını anladım, ayağa kalktım düşünceli bir şekilde. Sınıfça günaydınlaştıktan sonra da geri oturdum sırama.

☁☁☁

Son dersteydik. Her zamanki gibi onunla hiçbir iletişime geçmemiştik ve o hep yaptığı gibi çoğu derste uyumuştu. Birşey yapmak istiyordum onun dikkatini çekmek için. Görsün istiyordum, ona yardım etmek isteyen birinin olduğunu. Bu yüzden de son dersimizin son dakikalarına yaklaştığımız için kitap ve defterlerimi çantama koymuş Tae'nin kağıdını çıkartmıştım. Zaten hiçbir şekilde bana bakmıyordu bile. Bu yüzden rahattım. Aklımdaki derin düşünceleri birkaç saniyeliğine kenara bırakıp kalemimi elime almış ve onun yazdığı cümlenin altına güzel el yazımla ben de bir cümle yazmıştım.

"I'll flying with you. I'm promise."

(Seninle uçacağım. Söz veriyorum.)

İçimden gelen, ilk düşündüğüm şeyi yazmıştım. İlk aklımıza gelen şeyler her zaman en doğrusu, en iyisi olanlar diye duymuştum. Bu yüzden değiştirmeyecektim de. Kağıdı dikkatlice katladım ve masanın üzerine koydum. Kalemliğimi de çantama yerleştirdim. Birkaç dakika sonra da zilin çalmasıyla bu sefer ben ondan daha hızlı bir şekilde sınıftan çıktım. Hem de ilk defa.

Ve onu şaşırttığımı bilmeden.

Fly with me | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin