Drug

961 113 38
                                    

****

"Bu içeceğin içinde ne var? Tadı çok garip."

Hafif dönmeye başlayan başımla sormuştum bunu. Sarhoş gibi hissediyordum. Tüm vücudum titriyor gibiydi ve sanki beni yakmaya çalışan bir alev uzuvlarımı okşuyordu. Terlediğimi hissediyordum. Ne içtiğimi tam olarak bilmiyordum fakat artık içindeki neyse hiç de faydalı birşey olmadığını kesinlikle anlamıştım.

Kısık gözlerimle karşımda oturan Minho ve arkadaşlarına baktığımda benden çok farkları olmadığını gördüm. Tek farkımız onlar gülüp duruyorlar bunu yaparken  de bir yandan içeceklerinden bir yudum alıyorlardı. Komik bir şey yoktu oysa. Neden aptalca gülüp duruyorlardı ki?

Düşüncelerim ve mayhoşluğum Minho'nun yayık sesiyle duraksadı.

"Bol bol toz şeker koymuşlardır, ondan."

Ardından herkesten yükselen kahkahayla olduğum yerde donakaldım. Bu bana bir şeyi hatırlattı..

*Flashback*

"O ne? İlaç mı?"

Serserice gülümsedi. Dudağını yaladı. Gözleri sulanmıştı, parlıyorlardı. Ne kadar etkileyici göründüğünü aklımdan çıkartmayı denedim. Cevap vermesini beklercesine yüzüne baktım. Ifadesi değişmemişti. Ve 'safsın' bakışı atıyor gibiydi.

"Toz şeker."

Yutkundum. Olabilir miydi?

Taehyung. Sanırım ne içtiğimi öğrenebilmem için onunla konuşmam gerekiyordu. Kesinlikle. Aynı madde olma ihtimalleri çok yüksekti. Hatta belki de benim gitmememi istemesinin sebebi buydu?

Hızla ayağa kalktım masadakileri umursamadan. Telefonumu da alıp yavaşça ve dikkatlice yürüyerek oradan ayrıldım. Arada sersemleyip bir yere tutunma ihtiyacı duysam da diğerlerinden daha dinçtim en azından. Bu hepsini içmememden kaynaklanıyor da olabilirdi.

Nerede olabileceğini düşündüm. Fakat hiçbir fikrim yoktu. Bende ne numarası ne de nerede yaşadığına dair bilgi vardı. Onun hakkında bildiğim tek şey adıydı. Cidden kalkmıştım ama nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Gülünç haldeydim.

O sırada telefonumun titremesiyle irkildim ve gelen bildirime merakla baktım. Yabancı bir numaradan mesaj gelmişti.

"Aptalsın."

Yutkundum. Bu kim olabilirdi ki?

Derin bir nefes aldım ve sakince düşündüm. Aklımdan geçen tahmini yavaşça klavyeye döktüm.

"Taehyung?"

Adımlarımı taksi durağına doğru atmaya başladım. Bir yandan da cevap vermesini bekliyordum. Fakat mesajı görmüş olmasına rağmen cevap vermiyordu. Dayanamadım. Kesin olarak onunla konuşup o tozun tam olarak ne olduğunu ve bana ne yaptığı ya da yapacağını öğrenmem gerekiyordu. Büyük ihtimalle baya bir doz almıştım çünkü. Tadının acayip değişik olmasından belliydi.

"Neredesin? Konuşmamız gerek."

Mesajı yeniden görmüştü. Fakat hiçbir şekilde yine bir eylemde bulunmamış birkaç dakika sonra da çevrimdışı olmuştu.  Tam umudumu yitirmiş ve telefonu kapatacakken mesajıyla telefonum titremişti. Bu bir cevap değildi. Konumunu atmıştı.

☁☁☁☁

Nefes nefeseydim. Taksideyken daha da rahatsızlanmış kusma raddesine gelmiştim. Fakat en sonunda attığı yerdeydim. Ama görüş alanım bulanıklaşmıştı hafif. Tek bildiğim karşımdaki yer eski, pis bir evdi ve kapkaranlıktı. Ben karanlıktan çok korkardım. Oysa şimdi bunu bile düşünemiyordum.

Artık ayaklarımın beni taşıyamayacağını farkettiğimde kalan son gücümle eve doğru adımladım. Eski olduğu için bir kapıya bile sahip değildi ve oldukça pis kokuyordu. Fakat şuan tüm bu şeylere uzuvlarım kapanmış içimdeki istek kendini yoğunlaştırmıştı. Çok garip hissediyordum. İçimde birşeye olan durmak bilmeyen bir istek vardı. Ne bilmiyordum fakat her saniye daha çoğalıyor, ihtiyaç haline geliyor ve beni halsizleştirip güçsüz hale getiriyordu.

Evin içine girdiğimde etrafın boş ve dağınık olduğunu farkettim. Yukarıya çıkan bir de merdiven vardı. Büyük ihtimalle üst kattaydı. Adımlarımı oraya atmaya başladım. Yukarı çıkmamla birlikte eski ve kırık camın kenarında duvara yaslanan bir beden görmem bir olmuştu. Bu beklediğim kişiydi. Gözleri kapalıydı. Dudakları kızarıktı. Saçları karışmış elinde bir paket tutuyordu. Teni hastalanmış gibi beyazdı. Yavaşça yutkundum.

Fakat yutkunmamın tek nedeni bu değildi. Ortamda farklı bir koku vardı ve kokladıkça kendimden geçmeye başladığımı farketmiştim. Bu yüzden fazla dayanamayıp onun yanına doğru ilerlemiş, ben de onun gibi yere oturup duvara yaslanmıştım. Geldiğimi gözleri kapalı olsa da hissettiğine emindim. Sadece tepki göstermiyordu. Yaptığı tek şey cebinden beyaz toz bulunan bir paket bulup burnuna götürerek koklamaktı. Bunu ben de yapmak istiyordum.

"Neden böyle hissediyorum?"

Sessizce fısıldamıştım sadece.

"Uyuşturucu yüzünden."

Gözlerime mayhoşca bakarak söylemişti bunu. Tüylerim diken diken oldu. Söylediğini idrak edebilmem zordu. İnanamıyordum. Düşünmek istiyordum. Ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu fakat uyuşturucunun etkisinden olacak ki akıl yitimi kaybediyordum. 

"İstemiyor musun?"

Burnuma tuttuğu beyaz pakete baktım bu sorusuna ıslak dudaklarımla. Kokusunu tamamen aldım o beyaz tozun. Bedenim ona çekildi.

"İstiyorum."

Serserice gülümsedi. Tozu aldı ve hepsini ağzına döktü. Dudaklarına yaydı diliyle.

"Al o zaman."

Titremeye başlayan vücudumla ona çekildim hipnoz olmuş gibi. Düşünmedim. İstesem de düşünemiyordum zaten. Dudaklarımı onun dudaklarıyla buluşturdum. Ve dilimle ağzındaki tozu kendi ağzıma çekmeye başladım. Daha sonra kırmızı dudaklarını emmeye başladım. Bitmeyen bir açlıkla, duygusuzca acımasızca birbirimizin dudaklarını emdik. Ne kadar süre bu devam etti bilmiyorum. Fakat aklımdaki tek soruyu hatırlıyorum.

Şu an tam olarak ne halt yiyordum? Ve bunun açıklamasını nasıl yapacaktım?

Fly with me | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin