Again

472 51 10
                                    

Saatlerdir dur durak bilmeyen ağrıyan başıma, bilmem kaçıncı kez soğuttuğum buzu koydum yeniden. Aklımda onca dolanan düşünceye rağmen üstünde durduğum tek konu haftaya cuma gününün karne günü oluşuydu. Yalnış anlaşılmasın, karnemi merak ettiğimden falan değil günlerdir görmediğim ve ona ulaşmak için denenmedik yol bırakmadığım Taehyung da okula gelir belki diye. Yüzünü görmeye ihtiyacım vardı.

Simsiyah buklelerinin gözünü kapatışını, arada diliyle meydan okurcasına dudaklarını okşayışını, mutlu olduğunda yüzünde oluşan o hafif silik tebessümü.. Ve onu son gördüğümdeki ifadesiz bakışları.. Aklımdan hiç çıkmıyordu.

Bitip tükenmeyen bu özlemle birlikte, bir de günlerdir ilk kez bu kadar uzun süre eve gelmeyen babam vardı. Zaten yeterince derdim olduğunu düşünürken babamın yokluğunda annemin her gün biraz daha sessizleşmesine şahit olup duruyordum. Babam ile çok sıkı fıkı bir ilişkim olmamasına karşın annemle oldukça yakındık. Babamla her zaman aramızda bir soğukluk bulunmuştu ve bu yüzden hiçbir zaman onu yeterince sevmeye vaktim olmamıştı. Kısacası varlığı bir şey hissettirmeği için yokluğu da canımı yakmıyordu. Asıl endişelendiğim annemdi. Çünkü babama karşı aşırı bağlıydı ve bazen evli oldukları halde bunu takıntı haline getirdiğini ve babamı sıktığını düşünür oluyordum. Lakin bahsettiğim gibi, onun üzülmemesi ilk önceliğimdi.

Odamın kenarında bulunan siyah müzik aletinin karşısına oturdum sessizce.

Evet. İçimden türlü türlü kelimeler savruluyor olsa da tek kelime ettiğim yoktu. Hiçbir şey yapmak, konuşmak bile canım istemiyordu artık. Benden beklenmedik şekilde bir anda içine kapanık biri oluvermiştim.

Aynı onun gibi.

Derin bir nefes aldım ve simsiyah piyanomun tuşlarına bastım sırayla. Kalbimdeki kırıkları sıkıştırdım notaların arasına. Parmak uçlarımda atmaya başladı kalbim. Ve bir dans göstermeye başladı kendini her tuşa basışımda. Başımın döndüğünü hissettim. Fakat bırakmadım.

Ve ilk kez bu kadar hüzünlü bir melodi gezindi odamın duvarlarında. Ağlamak istedim. Ama bilirsiniz, bunun için fazla yorgundum.

Kendimi yatağıma attım buram buram kanayan yaralarımla. Umutsuzca merhem sürülmesini istedim. Onun gelip beni iyileştirdiğini hayal ettim.Bir mucize olsun, beni heyecanlandıran bir şey olsun istedim. Biraz da kafayı yememeyi denedim.

Ve sanıyorum ki, daha sonra zor da olsa uyuyabildim...

~

☁️☁️☁️

Saat 14:00

(1 Yeni Mesaj)

Bilinmeyen Numara:

"Yardımın gerek."

Elimdeki anahtarı son kez çevirip evin kapısını tamamen kilitlediğimden emin olduktan sonra merakla telefona bakınmaya devam ettim. Annem birkaç gün önce bir arkadaşına gittiği için evde değildi. Ben de bu fırsatı değerlendirebileceğimi düşünerek Minho ile buluşmaya gidiyordum. Hem ona hesap sorabilme fırsatım olacak, hem de Taehyung ile ilgili bir şey bilip bilmediğini teyit edebilecektim.

Böylece yorgun bacaklarımla yavaşça evden uzaklaşmaya başladım.

Daha önce hiç bilinmeyen bir numaradan mesaj almamıştım. Haliyle bu durum biraz garibime gidiyordu. Kim olabileceğine dair bir beyin fırtınası yapmayı denememe rağmen kayda değer bir isim düşünemedim.

Kim böyle bir mesaj atardı ki? Hem de gizli numaradan?

Bilinmeyen bir numara olduğunu tekrar aklımdan geçirmemle birlikte onun ismi düştü aniden zihnime.
Onun olması fikri bile beni deliye döndürürken heyecandan titreyen parmaklarımla telefonun klavyesindeki tuşlara basmayı deniyordum.

"Taehyung? Sen misin?"

İçimden defalarca onun olmasını dileyip duruyordum.

Yolun ortasında çaresizce durmuş bir biçimde cevap vermesini bekliyordum. Fakat beklediğim gibi olmamış herhangi bir mesaj gelmemişti. Donakalmış haldeydim ve hala cevap bekliyordum umutsuzca. Girdiğim transtan çıkmamı sağlayan şey yoldan çekilmem için çalınan araba sesleriydi. Korkuyla irkilerek hızla kendimi kenara attım. Belki de yalnış numaraya atıldı diye düşünerek zihnimi buna inandırdım. Şayet düşünmek bana hiç iyi gelmiyordu.

Hayal kırıklığıyla karışık hüzünlü bir şekilde yürümeye devam ettim.

Bir şey olsun istiyordum artık. Herhangi bir şey. En azından yaşadığını veya iyi olduğunu bilmek bile bana yeterdi. Fakat sanki bunu bilmeye bile hakkımın olmadığını hissetmeye başlamıştım. Bu çok acımasızcaydı. Bu haksızlıktı. Beni bir anda hayatından hiçbir açıklama yapmadan çıkaramazdı. Ayrıca hiç mi korkmuyordu? Ya onları ihbar etseydim? Böyle bir tehlike varken nasıl beni rahatça ve sorumsuzca evime bırakıp çekip gidebilirdi? Düşünmekten kafayı yiyecektim.

Normal değildi. Bu sessizlik hiç normal değildi. NM şirketinin onlara tehdit unsuru oluşturduğum için beni çoktan ortadan kaldırmış olmaları gerekiyordu. Fakat günlerdir, haftalardır tek bir şey bile olmamıştı.

Tek bir şey. Artık katlanamıyordum. Bu monoton sessizlik gittikçe sinirlerimi daha da bozuyordu.

Telefonum tekrardan titredi.

Umut dolu bir şekilde telefonu hızlıca cebimden çıkarıp açtığım gibi gelen mesaja tıkladım.

Bilinmeyen Numara:

"Bir arkadaşıyım. Attığım konuma gelmen gerek."

"Hemen."

Sanırım şimdilik Minho'yu ekmem gerekecekti.

☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️☁️

Atmayı unuttuğum yıllardır bekleyen bölüm -_- Taslaklarda kalmasın diye atıyorum

Sınav olmasaydı coşturacaktım güzelim kitabı..

Aslında ilerideki olacak şeyler belli taslaklarda yani olaylar gidişat falan hazır durumda ama bilin bakalım ne eksik? 🤷

Neyse okuyanınız kaldı mı bilmiyorum ama fırsat bulunca yazacağıım

Sizi seviyorum😘

Fly with me | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin