Bu uzun bölümü öncelikle taecula arkadaşıma (hahahha) sonra da bu bölümü çok bekleyen minmina'ya hediye ediyorum. İyi okumalar
YİRMİNCİ BÖLÜM
"Tae-" Yanımdan geçen bir öğrencinin bana çarpmasıyla çıkışta okul kalabalık olduğu için Taemin'i gözden kaybetmiştim. Hala ona ne söyleyeceğimi bulamadığım için rahatsız olsam da, 'git, düşün ve öyle gel' dermişçesine önüme çıkan engeller doğru düzgün düşünmeye başlamamı sağlamıştı. Daha sınavdan yeni çıkmış olsam bile sınavı değil de Taemin'i düşünüyor olmam garip gelmiyordu artık. Dün akşamki olaylardan sonra onun bana karşı olan hislerini öğrenme fırsatım olmuştu ama ben kendi hislerimi ona yansıtamamıştım.
Kucağımda ders çalışma amacıyla kitap bulunsa da amacım daha oturmamdan yaklaşık iki dakika sonra Taemin ile nasıl konuşacağımı düşünmek üzere fikir yürütmeye dönmüştü. Sırtımı koltuğa yaslayıp dizlerimi karnıma doğru çekip araya kitabı koymuş bir pozisyonda otururken diğer yandan da kalemin başını ısırıyordum. "Ne yapmalıyım?" Taemin salonda hatta evde bile olmadığı için sesli konuşabiliyordum. Hajoon'u ise neredeyse günlerdir görmemiş gibiydim.
Acaba mektup mu yazmalıydım?
Taemin sırasının üzerindeki kitabın arasına sıkıştırılmış kağıda görünce çekip aldı ve sırasına oturdu. Kağıdı açıp yazdıklarımı okuduktan sonra bana dönerek gülümsedi ve ayağa kalkarak bulunduğum yere doğru geldi. Yüzündeki sersem mutluluğuyla bana sarıldı. "Minjae~"
"Hayır!" Taemin'in böyle aşık kızlar gibi davranacağını düşünmem bile başlı başına bir saçmalıktı. Zihnimde mektup yazma fikrinin üzerine bir çizgi çektikten sonra tekrar düşünmeye başladım.
Saatlerce oturmama rağmen aklıma doğru düzgün bir fikir gelmediği için ağlayacak gibi olmuştum. Tam kafamdaki bütün sorulara cevap bulmuşken karşıma yüzleşmem gereken bir sürü sorun çıkıvermişti ve bu sorunları Taemin'i yeniden incitmeden çözmem gerektiğini de aklımdan çıkarmamalıydım.
-
Verimsiz geçen bir akşamın ertesi günü sanki aynı evde kalmıyormuşuz gibi Taemin ile anca okulda karşılaşabilmiştim. Sıralarımız değiştiği için benden uzakta olduğundan onunla göz teması bile kuramıyordum.
Öğretmen gelip sınav kağıtlarını dağıtınca Taemin'i şimdilik aklımdan çıkarabilmeyi umarak sınav kağıdına odaklamaya çalışsam da biraz zor gibi gözüküyordu ama bu soruları yapamayacağım anlamına gelmiyordu, sonuçta çalışmıştım.
'Soruları çözdükten sonra doğru şıkkı optiğe işaretleğinizden temin olunuz.'
'...temin edilmesi gereken şeyler nelerdir?'
Okuduğum şeyler bana Taemin'i hatırlatıyorken artık bugün buna bir son vermem gerektiğine karar verdim. Bugün kesinlikle onunla konuşacaktım ve beni yanlış anladığını ona söyleyecektim. Evet, kararlıydım. Yapmalıydım ve yapacaktım.
Ama nasıl?
Kesin bir karar verdiğim için nasıl olacağını sonra düşünebilirdim. Taemin her sınavdan erken çıktığından, önce sınava odaklandıktan sonra onu yakalamak için erkenden sınıftan çıkmam gerekiyordu.
Bitirdikten sonra sınav kağıdını ve optiği öğretmene uzattıktan sonra dışarı çıktım. Henüz kimsecikler çıkmadığı için koridor boştu ve bu da benim için avantajdı. Aklıma gelen fikiri uygulamaya geçirmek için kızlar tuvaletine girdim. Evet, Taemin'in çıkmasını burada bekleyebilir, belki daha sonra onu takip edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Love Calls You
Fiksi PenggemarBir gün uyandığınızda gözlerinizi farklı bir evde açmış olsaydınız, ne hissederdiniz? Peki bu farklı evde, içinde yaşamak istediğiniz en son kişi bulunsaydı? Sadece iki ay içerisinde duygularınızın kontrolünün sizin elinizden çıkacağını bilseydiniz...