DOKUZUNCU BÖLÜM
"Ben.. battaniye getireyim. Hava soğudu." Hala ona sarılmış bir biçimde koltukta oturuyorken birden ayağa kalktı. Etraf daha da karardığı için yüzünü göremesem bile bana dönerek konuştuğunu anlayabiliyordum. "Gelmek ister misin?" Bir şey demeden ayağa kalktığımda ayak seslerini duyunca yürümeye başladığını anlamıştım. "Dikkat et, sehpaya-"
"Ah!" Geç gelen uyarısına karşı sehpaya çarpmıştım ama abartılacak bir şey olmadığı için temkinli adımlarla yürümeye devam ederken Taemin'in eli koluma değmişti.
"Tut." Elini tutup tutmamak konusunda kararsız kalsam da sonunda tutmuştum. Hiçbir şey söylemeden elimi uzatıp onunkini kavradığımda havanın soğuk olmasına rağmen ellerinin ne kadar da sıcak olduğunu fark ettim. Aklımdan Taemin ve elleri hakkındaki her şeyi çabucak atarak yürümeye odaklandım. Hiçbir ışık olmamasına rağmen evin her yerini ezberlemişçesine yürüyordu. Yukarıya çıktığımızda battaniyenin nerede olduğuna bakmak için bile ışığa ihtiyaç duymamıştı.
Yeniden koltuğa geçtiğimizde birbirimize çok yakın oturuyorduk ve bu da benim ister istemez daha da gerginleşmeme sebep oluyordu. Battaniyeyi üzerimize örttükten sonra konuşmaya başladı. "Karanlıktan bu kadar çok korktuğunu bilmiyordum." Görmesem de eliyle ağzını kapatarak güldüğünü anlamıştım.
"Gülme." Karanlıkta gözlerimi devirmiştim. Ne zaman iyi davranmaya başlasa ardından hemen önceki yaptıklarını silecek kadar sinir bozucu bir insan olabiliyordu. "Ayrıca bugün olanları unutalım."
"Ne oldu ki bugün?" Dönüp yüzünü bana çevirirken tüm bedeniyle bana doğru dönünce dizleri, karnıma kadar çekmiş olduğum dizlerime değmişti.
"Hiçbir şey." Battaniye biraz daha üzerime çektim. Eğer bana söyletmeye çalışıyorsa başarılı olamayacaktı.
"Merak etme, benim de hatırlamak istemeyeceğim şeyler." Gerçekten böyle düşündüğünü duyunca kendimi biraz kötü hissetmiştim. Onun için bu kadar kötü biri miydim? "Ama belki..."
"Belki ne?" Merak ettiğimden ben de tamamen ona döndüm.
"Hiçbir şey. Ben uyuyacağım." Hiçbir şey söylemeden öylece battaniyenin altından çıktıktan sonra yerdeki terliklerini giydi.
"Nereye gidiyorsun?" Hala anlaşmamızın devam ettiğini hatırlamıştım bir anda.
"Odama."
"İzin vermiyorum. Ben uyuyana kadar burada benimle kalacaksın." Sadece karanlıktan kurtulama kadar onu kullanacaktım ama o bu halinden memnunmuş gibi güldükten sonra tekrar eski yerine oturarak battaniyenin altına girdi.
"Yanında olmamı bu kadar çok istiyorsan açıkça söyleyebilirsin Minjae." Kolunu omzuma atarak beni kendine doğru çekince gözlerim kocaman açılmış, şok olmuştum. "Burada seninle de uyuyabilirim."
"Ne yapıyorsun?" Hala kolunun altındayken kızarmış yüzümün bu karanlıkta fark edilmediği için kendimi şanslı olarak görüyordum. Böyle ani hareketlere alışık birisi olmadığım için de şaşırmam normaldi.
"Şişt... Uyumaya çalışıyorum." Oturur pozisyonda yanındaki yastığa yaslanarak uyumaya çalışıyormuş taklidi yapıyordu. Uyumadığını bu karanlıkta bile anlayabilirdim. Ama artık çok geç olduğu için göz kapaklarım ağırlaşmıştı ve Taemin'e cevap verecek halim kalmamıştı. Gözlerimi kapattığımda başımı Taemin'in omzuna dayayarak uykuya dalmaya başlamıştım bile.
.
Sabah üst üste basılan kapı zilinin sesiyle uyanmıştım. Uyandığımda ise Taemin koltuğa uzanmış bir şekilde yatarken ben de başımı onun baldırlarına koyduğum yastığa yaslıyordum. Hızla kafamı kaldırdım ve sanki orada yatmıyormuş izlenimi vermek için yastığı diğer tarafa koydum ama Taemin'in bacağına yattığımdan dolayı bacağı kızarmıştı. Battaniyeyi üzerimden atarak ayağa kalktığımda Taemin hala uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When Love Calls You
FanfictionBir gün uyandığınızda gözlerinizi farklı bir evde açmış olsaydınız, ne hissederdiniz? Peki bu farklı evde, içinde yaşamak istediğiniz en son kişi bulunsaydı? Sadece iki ay içerisinde duygularınızın kontrolünün sizin elinizden çıkacağını bilseydiniz...