🌼Papatyalı Kader🌼

2.7K 214 41
                                    

Vee yeni bölüm sizlerle. Bu gün üc bölüm birden MOR  ailesine hediye ediyorum. Çok seviliyorsunuz canlar.
Hemşire yazar

RÜVEYDA’DAN

‘’ABİ BEN MUSTAFA’YI SEVİYORUM!’’
Ne kadar da kolay çıkmıştı ağzımdan. Halbuki Mustafa’nın yanında nefesimi bile zorlukla almıştım. Azime teyzenin lafından sonra yerin toprak katmanlarında gezindim bir süre. Sonra da ‘konuşalım’ diye havuzdan bağıran Mustafa’yı da es geçip, ardımda şaşkın bıraktığım kalabalıkla Otitoya bindiğim gibi gittim. Ne abim, ne Aslı ne de Hümeyra’yı düşünmedim, düşünemedim. Ben ne demiştim öyle. Allah’ım ne cesaretiydi bu. Kesin Merve yüzünden bunlar. ‘Bal böceğim’ diye diye gaza getirdi beni.
Yaklaşık bir saattir odamın önünde bekleyen kalabalığa cevap vermiyordum. Abime ne diyecektim ki? Ya Azime teyze? Mustafa’nın sesini bir saattir duymamıştım muhtemelen o da şaşkınlıktan havuzdan çıkamamıştır.
‘’Rüveyda abicim aç kapıyı kızmayacağım konuşalım. Hadi bak! Sadece ben gireyim Allah aşkına. Azime teyzeler de gitti şimdi evlerine. Aç kapıyı!’’
Abimin yalvarmalarına dayanamayıp odanın kilidini açtım. Dışarda telaşlı gözlerle beni bekleyen abimden gözlerimi kaçırdığımda arkasındaki ‘ben demiştim’ bakışı atan Merve’yle karşılaştım. Onu görmezden gelip kapının kenarına geçtim. Abim odaya girince kapıyı tekrar kapattım. Yatağıma oturduğumda abim de çalışma masamın sandalyesini çekip karşıma oturdu. Uzun uzun bakınca yüzüme ellerimle oynamaya başladım. Açıklama yapamazdım, konuşamazdım. Benden ses çıkmayınca ilk o söze başladı.
‘’Sana kızmadım…. Aksine sevindim. Ne kadar gıcık olsam da o hergele seni çok seviyor. Bu yüzden sevindim ve içten içe de ona karşı bir savaş kazandım. Çünkü onu sevdiğini bile ilk bana söyledin. Abine.’’
‘’Abi ben…’’
Cümleyi bitirmeye nefesim yetmedi bu sefer. Boğazım tıkandı. Aldığı habere sevindim diyen abime karşı boğazım tıkandı. Ellerimi yine önüme bağlayıp yerle bakışmaya devam ettim.
‘’Rüveyda, tam dört sene oldu. Benim bu evin habersiz bir biçimde babası olalı tam dört yıl. Sen bu sürede ilk defa böyle mutlusun ilk defa gözlerinin içi gülüyor. Babalar anlar güzel kardeşim, babalar çocuklarının ne hissettiğini bilir. Bu yüzden sevdiğin adama gitmene müsaade ediyorum. Hem Mustafa.. Kardeşimiz. Belki de bir Mustafa’nın yerine verilmiş bir Mustafa’dır bize. Sana eş ve yoldaş olurken bize de kardeş olur. Yok seni üzmek gibi bir hata yaparsa da o zaman sanki hiç tanımamışız gibi oluruz. Değil yüzünü görmek, senin adım attığın yerleri bile göstermem bilmiş ol; ama sen bir düşün taşın. Sevsem de olmaz dersen yine olmaz. İsterse dünya onu sevdiğini bilsin, sen yok dediğin anda bitmiştir tamam mı?’’
Dolan gözlerimle gülümseyerek abime kafamı ‘evet’ manasında salladım.
‘’Ee o zaman mor gözcüm. Şu dolabındaki zulayı çıkar da yarınki bayramı şimdiden kutlamaya başlayalım.’’
Dediğine kıkırdayarak çantamdan dolabın anahtarını aldım. Dolabın kilidini açıp, diğer anahtarla da çekmeceyi açtım. En son yaptığım zulaya ulaştığım sırada kapı aniden açıldı. Şok olmuş biçimde elimdeki kutuyla kapıya baktığımda Hümeyra’yla Merve’yi şaşkın biçimde yüzüme bakarken yakaladım. ‘ne var’ der gibi bakınca Hümeyra lafa girişti.
‘’Oha! Abi mesajda yazınca inanmamıştım. Demek doğruymuş, ablam zulayı patlatmış.’’
Mal mısın bakışı atıp kutuyu yatağın üstüne koydum. Etrafımdaki aç kurtlara bakıp, zulama veda konuşmamı içimden yaptım. Uyarıcı bakışlar gönderdim.
‘’Bana bakın, şimdi hepinize paylaştıracağım. Saldırmak falan yok. Şimdii abi bu kek senin, bu kek Merve’nin , bu kek de Hümeyra’nın. Diğerlerine dokundurtmam. Bitmiştir afiyet olsun.’’
Son bir umut kutuyu aldığım sırada elimden zorla alıp, kaşla göz arasında tüm kutuyu lime lime edip yedi vicdansızlar. Sinirimden yumruğumu sıkarken, abimin Hümeyra’yla yaptığı şakalaşmaya yüzümü buruşturdum.
‘’Kızım krem gibi sık ağzıma şu çikolatayı hah oldo.. Bakon kozlor ağzomdon çokoloto akoyooo.’’
Kızların attığı kahkahaları hiçe sayıp, adımlarımı bir bardak su için mutfağa yönlendirdim. Suyu bardağa koyduğum anda çalan kapıyla bardağı tezgaha bırakıp kapıya baktım. Açtığımda gördüğüm silüetle başım yere eğilmişti bile. Elinde bir papatya buketi, üzeri hala ıslak kapıda bekliyordu.
‘’Şey, abin evde mi? Önemli bir konu var da!’’
Başımı sallayıp arkama döndüğümde hala ağzından akan çikolatayla abimi görmem bir oldu. Gülümseyen bakışları kapıda durunca çikolatayı içine çekeceğim diye öksürük krizine girdi. Tabi Hümeyra’yla birlikte çikolatanın akciğerlere kaçması şüphesiyle abimi eğip sırtına vurmaya başladık. Bir süre sonra vurma işlemini bırakıp abime bakarken, Hümeyra kaptırmış sırtına ağır ağır yumruk atıyordu. Abimin çikolatadan değil de yumruktan öleceği korkusuyla Hümeyra’yı belinden tuttuğum gibi kenara bıraktım. Abim kendini düzene sokmaya çalışırken, Hümeyra gözü dönmüş abime doğru yönelmeye çalıştı. Zorlukla konuşabilen abim ‘’Hü..Meyra.. DUR!’’ deyince Hümeyra durabildi. Tabi bizim bu karmaşamızda şaşkın bakışlarla kapıdaki Mustafa’yı yeni hatırladık. Ardından abim nefesini düzene tamamen sokup kaşlarını çattı.
‘’Ne var bilader? Gece gece sorunun ne, niye geldin?’’
Mustafa ıslak olan üstünü olabildiğince toplayıp elindeki papatyaları abime uzattı.
‘’Kusura bakma rahatsız ettim bu saatte. Ben düşündüm taşındım, böyle olmaz. İmamı da gece uykusundan uyandırdım. Biz nikahı kıyalım, nişan düğün ard arda gelir.’’
‘’Olmaz manyak mısın lan sen? Havuz sende kafa yapmış herhalde, akşam akşam belanı benden bulma!’’
Mustafa abimi dinlemeyip içeri daldığında arkasında geldiğinden beri görmediğimiz İmam ‘ı görünce her şeyin şaka olmadığını anladım. Bu adam harbi ruh hastasıydı. Yoksa hangi insan gecenin birinde imamla kapıya dayanırdı.
Abimin ters bakışlarına aldırmayıp, koltuğa oturdu.
‘’Bana öyle bakmayı kes Osman! Nikahın yok kızı hiçbir yere götüremezsin, yüzüne bakamazsın, konuşamazsın diyeceğini ikimiz de biliyoruz. O yüzden bu akşam bu nikah kıyılacak o kadar. Ha bu arada ev sahibiniz Kamil Bey’i de şahitlik etmesi için uyandırdım birazdan gelir, hah geldi bile.’’

……
Hayat rüya gibiydi sanki, neyi ne zaman nasıl yaşadığını anlayamıyordu insan. Ne ara birbirimize itiraf ettik, ne ara dini nikah kıydık onları bile çözemezken bugün nişan törenimiz vardı. Halbuki dün içtiği kahveden sonra artık benimle evlenmez diye düşünüyordum. Ne kadar kıymak istemesem de abimin kız isteme topluluğunu es geçip mutfaktaki Mustafa’nın kahvesinde kimya deneyi yapmasından sonra en iyi ihtimalle ‘sen daha iyilerine layıksın’ der giderdi; ama kahveyi içtiğine göre hırs yaptı demek ki?
Aynadaki yansımama bakınca gülümsedim. MOR. Bizim hikayemizin baş kahramanı renk. Göz altlarımla takım olmuştu şimdi. Gülümseyen yüzüme Azime teyzeyle Merve de eşlik etti. Merve her zamanki bilmiş haliyle ben demiştim bakışlarından vazgeçmiyordu.
‘’Ee Mor Gözlü Prense, Nezle Prensle evliliğe ilk adımı bugün mü atıyorsun?’’
Gözlerimi devirdiğimde, Azime teyze bir kahkaha patlattı.
‘’Uğraşma gelinimle kız, hem sen bekar mısın sana da bir koca bulalım mı?’’
‘’Aman kurban olduğum, ben evliliğe karşıyım. Karpuz çekirdeğinden kavun, benden de hatun olmaz.’’
‘’Peh, sen öyle san. Görürüz seni de.’’
Azime teyzenin tepkisine gülüşürken, kapı açıldı. Kıpkırmızı burnuna rağmen, yakışıklılığından bir şey kaybetmemiş müstakbel kocama baktım. Gülümseyip başımı eğdiğimde kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
‘’Çok güzel olmuşsun. Mor senin rengin, çok yakışıyor her halukarda.’’
Kıkırdamama katılırken öksürük tutunca yanı başımdaki sürahiden bir bardak su uzattım. İçerken gözleri gözlerimde sabitliydi.
‘’Çok şükür Rabbime eşimin elinden bir bardak su içmeyi nasip etti.’’
Başımı yine eğdim. Sözleri karşısında ancak sukut edebiliyordum. Bardağı bırakıp ellerini ellerime kenetledi. Bir süre titreyen ellerime isyan ettim, o da bu isyanda bana destek olacakmış gibi daha da güçlü kenetlendi parmakları. Kal gelmiş ayaklarımı yönlendirdi adımları ve ilk itiraf ettiğimiz yere, papatyaların yanına doğru yol aldık.

MOR(islami_tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin