2 yıl sonra...
Artık İstanbul'da amcamla yaşıyorduk . O acı dolu iki yılı arkamızda bırakıyor, Lakin hayatın bize daha ne getireceğini bilmeden yaşıyorduk.
17 yaşında, uzun boylu, kumral, simsiyah beline kadar gelen uzun saçları olan bir genç kız olmuştum. Ayakları üzerinde duran, acısıyla olgunlaşan biri olmuştum. Acı versede memleketimi ve babamı bırakarak gelmiştim. Bırakacağımı düşündüğüm okuluma da devam ediyordum.
İki yıl önce okulumu bugün tekrar değiştiriyordum. Başarılı bir şekilde kazandığım o bursluluk sınavı sayesinde özel okula gitmeye hak kazanmıştım. Yeni bir okul ve yeni arkadaşlar bekliyordu. Açıkçası karşıma çıkacak olan sürprizleri bende merak ediyordum.
Hayatı akışına bırakmayı tercih ettim. Artık hayat bana ne getirirse onu yaşayacaktım, hoş ne yapabilirim ki yani hayat artık ...
Yaşadıklarımızla,
yaşayamadıklarımızla ,arkamızda bıraktıklarımızla ve önümüzde yaşanmayı bekleyenlerle hayata başlamıştık.
Yıllar günler gibi geçip gidiyordu. Masama oturmuş içimden geçen bu tarifsiz duyguları pembe günlüğüme geçiriyordum. Günlüğümün son sayfalarını yazıyordum.
Ailemden sonra bana huzur veren tek şeydi yazmak. Bu günlüğüm de bitmiştı. Hem yeni bir günlük almak hemde güzel havanın kokusunu almak için masamdan kalktım ve dolabımı açtım . Elimi kafama götürüp düşünceli bir tavırla hangisini giysem diye düşünüyordum.
Ali, kapıyı açarak bana doğru koştu ve boynumda elini kavuşturdu "Ahh Ali, sen artık küçük değilsin ki birde ağırlaştın ben seni nasıl taşıyayım." Diyerek yanaklarından öpüp bıraktım. Elimden çekiştirerek "Abla dışarı çıkalım." Dizlerimin üstüne çökmüş boyuyla eşitledim. Ali'yle konuşurken içerden bağrışma sesleri geldi.
Hızlı bir şekilde ayağa kalkarak Ali' ye "Sen burda bekle, ben hemen geliyorum." Dedim. 'Olur' edasıyla başını öne doğru sallayarak tamam dedi. Yanaklarından sıkarak "Afferin." Diyerek odanın kapısını üstüne kapatarak gittim, gittiğim de düşündüğüm olmuştu.
Yengem gene beni yanıltmamış, anneme kulağımda çınlayan tiz sessiyle bağarıp duruyordu. Yüzümü çevirdim ağzının payını vermek için. Çünkü kimse anneme bağaramazdı. Sürekli bunu yapıp duruyordu, o sinirle ağzıma geleni kontrol edemiyecek, söyleyecektim ki
Amcam"Ne oluyor gene? "
Diyerek odaya girince ağzıma gelen sözleri yutuverdim. Amcam yengeme döndü "Bir daha karışmayacaksın demedimi, onlar bana abimden emanet. "dedi . Sinirden ağlamaklı oldum ve hiçbir şey demeden üstümü değiştirmeden evden çıktım.
Sinirden evin bahçesinden çıkarken kolumu çitlere çarparak yaraladım, kolumda çizikler oluşmuştu . O sinirle anlamsızca canı acıyacakmış gibi bir tekmeyle acımı çitlerden çıkardım ve tekrardan canı yanan kendine zarar veren ben olmuştum. Yaşlarım akarken sürekli elimi yüzüme götürüyor , göz yaşlarımı temizliyordum. Aklımdan geçenlere ve yaşadıklarıma tahmmül edemiyordum. Nereye yürüdüğümü bilmeden sokaklarda yürüyordum.
Kalabalık şehrin içinde kaybolmuş, arabaların korna sesleri insan sesleriyle karışmış , kafamda yankılıyıp duruyordu. Belkide bana ağır geliyordu. Kalabalık şehrin yaşantısı, mecbur yaşamakta olduğum bir şehir ve bir evde günleri sayıp duruyordum. Düşencelere dalmış bir şekilde devam ederken süratlı bir şekilde arkamadan hissetiğim ve arkama dönmeye bile fırsat bulamadığım bir olayın içinde kendimi buluverdim. 40- 45 yaşlarında, saçlarına hafif ak düşmüş, bir adamın beni elerimden çekip almasıyla kurtulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN ✓KİTAP OLDU✓
Ficción GeneralŞehir değiştirmeme sebep olmuş bir hayat sonrası nefretle başlayan deli bir aşk. Son duygularını yazdı Pembe günlüğüne, yıllar, aylar, günler geçecek. O günlük Deniz'in hayatı olarak kitap olmuş, elden ele gezmiş olacak. On dört yaşında yazdığı g...