"Doğurmam!" Donghyuck kolların göğsünde sarmış sinirli sinirli yataklarında oturuyordu. "Donghyuck, hadi ama çocukluk yapma hamile olduğunu bile daha yeni öğrendin~" Donghyuck göğsünde bağladığı kollarını sıkılaştırdı. "Doğurmam dedim! Eğer Renjun gelmezse doğurmam!"Mark abartılı bir şekilde göz devirdi. "Bak Lucas, Renjun yeni doğum yaptığı için yürümesine izin vermiyor. Sende hamile olduğun için bu yataktan kalkamazsın! Zaten doğurmana filan daha 8 ay var saçma salak konuşma "
Donghyuck dudaklarını büzüp titretmeye başlayınca, Mark elini alnına vurdu. Donghyuck kendisine 'kilo aldın' demek istediğini sanmıştı.
"Kilo aldım değil mi ben? Artık beni beğenmiyorsun! Sevmiyorsun beni! İstemiyorum doğurmayacağım!"
Mark yatakta oturan eşinin elini tuttu kendisi ayaktaydı. "Hayır çok güzelsin... Seni hâlâ seviyorum~"
Mark Donghyuck'un yanına oturdu hemen. "Alfalar güvenilmez olan ilk ırk! Niye güveneyim sana yalancı!" Mark ofladı."Doğurmuyorum işte! Doğurmuyorum!!!" Mark hızla konuştu. "Hayatım-" Donghyuck yine, Mark'ın sözünü böldü. "Hayatın olsaydım Renjun'i bana getirirdin!"
Mark yavaş yavaş sinirlerinin bozulduğunu hissetti. Her gün Donghyuck nazlarını, kızmalarını, emirlerini ve aşağılamalarını çekiyordu. Ama yetti denecek raddeye geliyordu. "Donghyuck onun dinlenmesi gerekiyor!!!" sesinin biraz yüksek ve sinirli çıkmasına engel olamamıştı. "Bir de vursaydın!"
Donghyuck'un ağlamaya başlaması ile Mark cidden ne yapacağını şaşırmıştı. Elini Donghyuck'un yumuşacık olan yanağına koydu ve okşadı. " Sana asla vurmam bunu nasıl söyleyebilirsin?" Donghyuck omuzlarını silkti. "ÇIK odadan!" Mark derin bir nefes almış kısıkça 'Tamam' diye fısıldamış ve odadan çıkmıştı. Merdivenlerden çıkan abisini görünce ona yaklaştı. "Ağbey! Yardımına ihtiyacım var!"
Taeyong, Mark'a döndü gözleri her zaman ki gibi kırmızıydı. Kırmızının en vahşi tonundaydı. "Ne yardımı?"
Mark yutkundu bu kadar basit bir şeyi abisinden istedi için utanıyordu.
" Yukhei ile konuşup Renjun'i bize göndermesini ister misin? Hatta ha sen getirir misin?" Taeyong göz devirdi. "Ben kendi eşim için bile ordan oraya adımımı atmıyorum!"
Ve geri merdivenleri inmeye başladığında Mark arkasından seslendi. "Yağ! Ağbey! Atma Ten Hyung'un ayağının dibinden ayrılamazsın sen!" Mark ayağını yere vurdu ve elini saçlarından geçirdi. "İyi tamam be! Ama bunu o işe yaramaz için yapmıyorum bunu bil."Mark kıkırdadı. "OoO birileri omega'sının gazabından mı korkarmış"
.
•
•
.•°*☆.•°*☆
☆*°•.☆*°•.
•
•
." Renjun, bebeğim iyi misin? İstediğin bir şey var mı?" Renjun kafasını iki yana salladı. Üzgün gözüküyordu. Açıkçası 1 Hafta önce ikiz Kızlarını kucaklarına aldıkları andan itibaren Renjun üzgün gözüküyordu. "Neyin var?" Yukhei, Renjun'in yanına oturmuştu ve elini avcunun içine alıp öpmüştü. "Güzelim... Sorun ne?"
Renjun aniden ağlamaya başladı ve Yukhei'ye sarıldı. "Bir oğlumuz olsun benim kadar sende istiyorsun biliyorum!" Yukhei sorunu anladığında eşinin dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. "3 tane kızımız var hayatım ve onlar çok mükemmeller. En büyük kızımız bir Alfa~ bundan güzeli mi var?"
Renjun ağlamasının şiddetini arttırdı. "Benden ayrılmanı istiyorum!" Yukhei, Renjun'in kollarında aniden geri çekildi. "Ne-neden?" Renjun göz yaşlarını sildi. "Sana hiç bir zaman bir oğlan çocuğu veremeyeceğim. Ve gençsin bulursun benden başkasını." Yukhei saçlarını karıştırdı. "Ben seni seviyorum! Bir oğlum olmuş ya da olamamış. Seninle ben bir olmadıkça mutlu olamam ki ben?" Renjun yutkundu.
"Seni küçümsüyorlar. Benim yüzümden sen utanıyorsun. Çalıştığın yerde benim için daha bir erkek çocuk bile doğuramayacak kadar özverisiz olduğumu söylüyorlar biliyorum." Yukhei Renjun'in elini gene tuttu ve öptü. "Onların ne düşündüğü ne dediği benim umrumda değil!" Renjun gülümsedi. "Gerçekten mi?" Yukhei eşine sıkıca sarıldı. "Gerçekten sevgilim. Gerçekten."
Renjun daha çok gülümsedi. "Seni seviyorum Wong Yukhei~" Yukhei gülümsedi. "Seni seviyorum Wong, Huang Renjun~"
.
•
•
.•°*☆.•°*☆
☆*°•.☆*°•.
•
•
.
Taeyong, Renjun'i Mark'ların evine bırakmış kendi evine adımlıyordu. Dışarıya öyle çok çıkmazdı Taeyong. Yüce olduğu gün yüceliğini Erkek kardeşine devretmişti dışarısı ile muhatap olamamak için. Taeyong sadece av zamanlarında dışarıya çıkardı. Ormanın içinde bulunana evinin kapısını çaldı ve Ten gülümseyerek kapıyı açtı ve ardından koşarak oğlu Hendery gelip ona sarıldı. "Hoş geldin babacım~ Dün getirdiğin geyiği ben tuzladım" Taeyong şaşkınlıkla oğluna baktı. "Bunu sen mi yaptın? TeN?"Ten gülümseyerek kafa salladı. "Kendi yaptı, sadece derisini yüzerken ben yardım ettim onun için hâlâ küçük." Taeyong oğlunun kafasını öptü. "Sen çok güzel bir Alfa oluyorsun bebeğim~" Ten, Taeyong'a minik bir öpücük verdi. "Şımartma sonra okulda ki çocuklara üstünlük taşıyormuş. Bu gün öğretmeni aradı." Taeyong elini Ten'in karnına koydu ve sevdi. "İçerdekiler nasıl bakalım~"
Hendery annesinin karnına sarılıp kulağını dayadı. "Babacım bunlar sağlıklı ya! Valla bak hissediyorum. Kıpır kıkırdar." Ten, Hendery'nin saçlarını karıştırdı. "Aynı dediği gibi biraz fazla hareketliler şu sıra."
Uykusundan uyanmış gözlerini ovuşturarak annesinin eşofmanın çekiştiren kızına yüzünde büyük bir gülümseme ile baktı. "Babaya gel bakalım prenses~" Minik kız hemen kollarını babasının boynuna sardı. "Benimle uyu~" Hendery, babasına gözlerini kırpıştırarak bakıyordu. "Peki sende bizimle uyu." Sonra Ten'in bende bakışı ve gülüşü ile görünce şımarık bakışı atıp gülümsedi. "Herkes bizim yatak odasına o zaman! Koşun bakalım ~"
🍒ANLAMSIZ BİR BÖLÜMDÜ.🍒
🍒 NEYSE FİNAL 20 OLABİLİR🍒
🍒UZUN YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM.🍒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
╰🍂▸ ❝If I Killed Someone For You❞ ♰ Markhyuck
Fanfic*TAMAMLANDI* ❝Basit hatalar, yalanlar ve günahsızlar.❞ 05.11.19/12.33 ××××××××××××× * Nct, Omegaverse au!! * lee donghyuck×mark lee *story, text, °°°°°°°°°°°°°°°°°°° !not! Kitap; mepreg içeriklidir. Rahatsız olacaklar okumasın! mikaaveraa| Nct