☽ 5|b i r l e ş i m h e d i y e s i 🍷

1K 103 64
                                    

Bu bölüme o kadar takıldım ki, şunu mu yazsam bunu mu yazsam diye RÜYAMA GİRDİ ULAN!!

Önce Johnny konuşmuştu bir süre sonra da adının Mark olduğunu öğrendiğimiz genç Yüce konuşmaya başlamıştı. Hâlâ konuşan genç yüzünden oldukça sıkılmıştı. Yeni, 4 gün önce doğum yapan biri olduğu için de yorulmuştu. Ayakta durmaktan bacakları ağrımaya başlamıştı.

"Son olarak diyeceğim tek şey birleşmiş olan bu üç sürüyü tek bir isim altında toplayacağımızdır neredeyse konuşmanın başından beri bahsettiğim sürümüzün adı NCT!"

Donghyuck iç çekti konuşma bittiğine göre gidebilirdi. Kafası eğik duruyordu çünkü, acınasıydı ve küçük düşürülmüştü. Jaemin dışında kimse onunla konuşmak istemiyordu. Ebeveynler çocuklarını onunla konuşmaması için tembih ediyordu. Bunu görüyor ve duyuyordu.

Kolunda hissettiği el ve Johnny'nin yanı başından gelen sesini duyunca irkildi."Donghyuck?" Hızla geri çekildi. "Benimle gel." Donghyuck olduğu yerden ne kıpırdayabiliyordu ne de konuşabiliyordu. Johnny onun kolunu tuttu ve yürütmeye başladı. Donghyuck kolunu korkuyla geri çekti ve johnny'den dört beş adım uzaklaştı. "Ne-ne yapıyorsun! Seninle bir yere gel-" Johnny hızla Donghyuck'un ağzını eliyle kapatmıştı.

Donghyuck tüm bedeninin, korkunun esareti altında titrediğini hissetti. Gözleri dolmuştu. "Gideceğin gün geldi çattı, Lee Donghyuck!" Donghyuck yutkundu. "Bu-bu gün?" Donghyuck sakinleştiğinde, Johnny ağzını bırakmıştı. "Yürü hadi!" Johnny önden gidiyordu. Donghyuck ise ayakta durduğu zamanki gibi kafası eğik bir şekilde yürüyordu.

Johnny'nin durması ile durmuş ve hâlâ eğik olan kafasını kaldırmamıştı. Bu yüzden göz yaşı direk yere ayakkabısının ucuna düşmüştü. Diğer gözünün yaşını akmadan hızla sildi.
"Mark bu sana bahsettiğim sürümüzün en güzel ve eşsiz omegası." Mark gelirken etrafa bakınmıştı gerçektende bu omega oldukça güzeldi. Ten rengi onu eşsiz kılıyordu.

"Sürümlerimizin birleşmesi adına, onu sana hediye etmemize izin ver lütfen." Donghyuck gözlerini sıkıca yumdu ve dudaklarını içe doğru kıvırıp bastırdı, hıçkırarak ağlamak istiyordu... 'Ben bir eşya değilim!' diye fısıldadı kendi kendine, 'Hediye!'

Mark şaşkındı, resmen ona bir omega sunmuşlardı hemde sürünün oldukça narin olanlarından olduğu bariz - Çünkü eğik kafasını bir kere bile kaldırmamıştı- ortadaydı."Oh! Şey! Elbette, teşekkürler..." Donghyuck yutkundu ve iki eliylede gözlerinde ki yaşları tamamen sildiğine emin oldu. "Donghyuck, kafanı kaldırır mısın?" Önce titrek bir nefes duydu ve sonra, Donghyuck eğik kafasını kaldırdı.

"Yücem be-"

"Hayır, konuşma."

"Ama yüce-"

"Sana hayır dedim."

"Ben ku-"

"Konuşma dedim değil mi?"

"Benim bir be-"

"DONGHYUCK SUS!" Aniden alanda ses kesilmiş, korktuğu için büzüşen ve hafif sarsıntılar ile neredeyse ağlamaya başlayacak olana Donghyuck'a bakmışlardı. "Onun konuşmasına niye izin vermiyorsunuz Yüce?" Mark şaşkın bir sesle sordu.

"Konuşması gerekmiyor çünkü, söyleyeceği bir şey yok! " Mark kafasını iki yana salladı. "Omega? Söylemek istediğin bir şey mi var?" Donghyuck omuza konan el ile, omuzunu geriye çekmişti. Mark aniden boşta kalan elini indirmişti. Üzerinde çok takılmadı. Sonuçta, bu ona hediye olarak verilmişti. Eşya niyetinde bir şeydi. Mark, Johnny'e döndü. "Sürüm ve ben 1 saat sonra kendi topraklarımıza döneceğiz haberiniz olsun."

╰🍂▸ ❝If I Killed Someone For You❞ ♰ MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin