Arkama döndüm ve... Oha! Bu ne be! Ayı desen değil, dinazor desen değil, çok değişik ama baya korkutucu!
- O NE BE!
Bana bir kal geldi. Yerimden kıpırdayamıyorum. Hayvan bana doğru koşuyor ama ben hiçbir şey yapamıyorum!
Derken birisi beni tuttuğu gibi havaya sıçradı. Baya bir havada süzüldükten sonra yere indik. Bu Sehun'du.
+ İki dakika yalnız bıraktım yani iki dakika!
- Ay napim benim suçum mu?!
+ Neyse. Sen iyi misin?
- Evet iyiyim. Ha bu arada, haritayı buldum.
Haritayı ona uzattım. Alırken:
+ Vay be! Bulmuşsun. O zamaann... Şuradan gideceğiz.
İnsan bi teşekkür eder gerizekalı! Ah pardon unutmuşum SEN İNSAN DEĞİLDİN Kİ!
Ben de onu takip etmeye başladım. Bir süre sonra yavaştan sendelemeye başladı.
- Noldu? İyi misin?
Tabii ki onu düşündüğümden sormuyorum. Ona bir şey olursa intikamımı alamam değil mi?
+ Sanırım uzun süre kan içmediğim için böyle oldu.
- Neden son raddeye kadar getirdin ki?
+ Ben...ben...ben insanlardan kan içemiyorum.
- Nasıl ya? Sen vampir değil misin?
+ Evet. Ama insanlardan içemiyorum. Yani çok zorlandığım zaman. O da çok değil. En fazla 3 yudum.
Buna inanmayacaktım tabii ki. Sonuçta benim ailemi öldürdü. Yere düştüğünde işin ciddiyetini kavradım ve kolumu uzattım.
Birden ısırdığı için canım yanmıştı. Fazla durmadan geri çekildi.
+ Hadi devam edelim.
Tam kalkacaktım ki başım döndü.
+ Sen iyi misin? Biraz dinlen istersen.
- Y-yok ben iyiyim. Devam edelim. Birden kalkınca başım döndü biraz.
+ Peki. Sen bilirsin.
Yürüken aklıma takılan bir soruyu sordum.
- Burası neresi? Biz neredeyiz?
+ Biz şu an Elien Ormanı'ndayız. (salladım). Kısacası şu an dünyada değiliz.
Anladığımı belirtmek için başımı salladım.
Biraz yürüdükten sonra çok güzel bir göl kenarına geldik. Su masmaviydi. Ben hayran hayran etrafı seyrederken Sehun araya girdi.
+ Sanırım sevdin burayı.
- E-evet. Güzel bir yermiş.
+ Büyük babam önceden burada yaşadığı bir olayı anlatmıştı.
Ben meraklı gözlerle ona bakmaya başlayınca lafını devam ettirdi.
+ Büyük annemle tam 400 yaşındayken tanışmış. Bir gün onu buraya çağırmış. Heyecanla onu beklemeye başlamış. Büyük annem de tam 1 saat sonra gelmiş buraya (gülerek). Büyük babam da konuya nasıl gireceğini bilememiş birden dalmış konuya.
'- Sevgilim... Ben sana tam 100 yıldır aşığım. Seni deliler gibi çok seviyorum. Bundan sonra da sevmeye devam edeceğim.'
Büyük annemin gözleri dolmuş ve:
'+ Sevgilim... Ben de sana aşığım. Ben de seni deliler gibi seviyorum ve sevmeye devam edeceğim.'
'- İşte bu yüzden... Benimle... Benimle... Benimle evlenir misin?'
Büyük annem duraksamış ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamış.
'+ Evet... Evet...!'
Büyük babam da sevincinden büyük anneme sarılmış..."
Anlatırken gözlerinin parladığı çok netti. Ahh gerçekten çok romantik bir hikaye. De bunu bana neden anlattı ki?
+ Bunu neden sana anlattım ben de bilmiyorum ama buraya her geldiğimde aklıma bu hikaye gelir. Neyse. Yolumuza devam edelim mi?
Olur anlamında başımı salladım.
***
Saatler olmuştu ve biz hala yürüyorduk. Ayaklarım ağrıdı, susadım ve acıktım.- Hey! Ben çok yoruldum.
+ Tamam. ( Bir ağacın dibini göstererek). Oturalım şurada.
- Ve acıktım ve susadım da.
+ Ohooo! Ne bitmez derdin varmış arkadaş ya! Tamam gel yemek su falan bulalım.
- Tamam.
Biraz yürüdükten sonra :
+ Bak bu meyveden yiyebilirsin.
- Zehirli falan değil dimi?
+ Kızım, senin kanından ben de içiyorum dimi? Sana neden zehirli bir şey vereyim ki?
Doğru diyor aslında. Ona güvenebilirim herhalde.
Yakındaki gölden su da alıp bir ağacın dibine oturduk. Ben hemen meyvelere saldırdım tabii. O kadar saat aç kalmışım.
- Mmmmm. Çok lezzetli.
Ben meyveleri yerken Sehun da kafasını ağaca yaslamış uyuyordu.
Meyveleri yedikten sonra bana da ağırlık çökmüştü. Yavaş yavaş kendimi uykuya teslim ettim...
———————————————————
BÖLÜM SONU...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI AŞKIM ~ Sehun
FantasyYerde cansız yatan kanlı bedenin üzerinden kalktı ve ağzının kenarından akan kanı silip sinsi bir gülüş atarak bana doğru adımlamaya başladı...