5. Bölüm...
Bunca yıllık hayatım boyunca çok fazla sıfata layık görülmüştüm... Yakışıklı yakışıksız onlarca laf kalabalığı beni anlatmak için kullanılmış, kimiyle mahcup olurken kimine gülüp geçmiştim... Yeri gelmiş baba parasıyla sefa süren bir mirasyedi olarak da tanınmış ama üzülmemiştim. Çünkü hiçbir zaman sırtımı babamın parasına yaslayıp bomboş bir insan olarak yaşamadığımı biliyordum. Öte yandan sahip olduğumuz malvarlığı ise hiçbir zaman utanacağım bir şey olmamıştı... Sonuçta her kuruşu babamın hayatı boyunca verdiği emeklerin karşılığıydı...
Dedim ya bir mirasyedi olarak anılmak, beni tanımayan insanlar tarafından alaya alınmak bile canımı yakmamıştı ama bugün ilk kez hiç tanımadığım biri, hakkımda belki de adımdan başka en ufak bir şey bile bilmeyen biri iki lafıyla dünyamı başıma yıkmayı başarmıştı.
Babasının intihar ettiğini kabullenemeyen acılı bir mağdur yakını sadece...
Bu kadardım onların gözünde... Acınası, zavallı, belki de hastalık derecesinde takıntılı bir aile ferdi... Yalnızca gerçeği kabullenememiş olan bir kız çocuğu... Daha fazlası değil... Ne dersem diyeyim daha fazlası olamamıştım gözlerinde... Olamayacaktım da... İnanmıyorlardı çünkü bana...
Oysaki ben anlatmaya çalışıyordum onlara canhıraş... Bir dinleseler, bir benim baktığım yerden baksalar göreceklerdi gerçeği ama... Görmüyorlardı... Dinlemiyorlardı... Belki umursamıyorlardı bile... Babamın ölümünün kapanıp giden, arşivin tozlu raflarına fırlatılan bir dosya olarak kalması işlerine geliyordu belki de...
Emniyetin gürültülü binasından çıkıp kendimi yine telaşlı bir kalabalığın hüküm sürdüğü bahçeye attığımda elimi göğsümü dövercesine atan kalbime yaslayıp nefes almaya çalıştım. Bir panik atak krizinin eşiğinde miydim bilmiyorum ama nefesim daralmaya, gözlerim kararmaya başladığında daha fazla ayakta kalmaya güç bulamadığımdan bacaklarımı sürüyerek kenardaki tahta banklardan birine oturdum. Ellerim histeri krizine girmişçesine titremeye devam ederken, yeniden yukarı çıkıp o lafları eden adama gerçekleri haykırmakla, oturduğum bankta hıçkıra hıçkıra ağlamak arasında kalakaldım.
Sonuçta ikisini de yapamadım... Ne yeniden konuşacak gücüm vardı artık ne de dökebilecek tek damla gözyaşım... Yalnızca umutlarım, mutluluklarım değil gözyaşlarım da gün be gün kaybolup gitmişti benden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Sarmaşık (KİTAP OLDU)
Aksiyonİnsan bir ömre kaç kimsesizlik sığdırır? Kaç yara, kaç gözyaşı, kaç acı? Kaç ölüm? Ben sayamıyorum artık... Aldığım her nefese kan kokusu karışırken, bu lanetten kurtulamayacağımı biliyorum... Bitsin istiyorum, bitsin ve ben yeniden başlayayım... Ol...