Seni görene kadar iç çekmek neydi bilmezdim.
Sen geldin sevgiyi , acı çekerken sevmeyi , iç çekmeyi ve kendi gözyaşlarından feda ederken canının yana yanan sevmesini öğrendim.
Ama bir şey diyeyim mi ?
İyiki de geldin be sen bana iyiki geldin.
Hep keşkelerim olmak yerine iyikilerim oldun.
Ben seninle geçirdiğim her güzelliğin sonradan açtığı yaralara razıyım sevgilim.
Kelimelerin yetemiyeceği soluksuz.
Çığlıkların duyulamıyacağı duraksız bir hal içindeyim.
Maruz gör beni.
Sarılsak geçerdi darıldık kaldı öyle.
Kaldı öyle ama ben yalnızlığın selinde sensizliğin uktesiyle boğuluyorum. N'olcak bu hal ?
Tam da kalbime tarif edilemeyen eşsiz bir acıyla bıçak saplanıyor sanki , olduğu yerde daha bir deşiyor içimi hareket edemiyorum.
Sessiz çığlıklarımla depreşiyorum sensiz odalarda.
Keşke gelip kurtarsan ya beni bu odalardan.
Sana doyasıya sarılmak istiyorum sevgilim.
Sağ yanımıda sol yanımıda doldur istiyorum.
Sol yanım boş kalbim sende kaldı.
Sağ yanım boş sen sarılmadın.
Gel de şu göğsümün iki yeride dolsun be Aytenli'm.
Çirkinlik sevgiyi bilmemektenmiş.
Sen sevki bende güzelleşeyim .
Herşeyin güzel olduğunu hissettiğim anda beni bırakıp gittin Aytenli'm.
Seviyordun , biliyordun ve gittin.
Arkandan gitme diye bağıramadım ama seni bir ömür sevebilmek için bu kalbi mühürledim.
Kendi hayatımın mahvolacağını bile bile yaptım bunu ben.
Canım yanar yanar da giden ömrüme yanamam.
Bu ömrümü silmiştim ve seni ömrüm diye tanıtmıştım kendime.
Gittiğinden beri ölü bir ruh halinde yaşamaya çalışıyorum. Peki sana soruyorum.
Bir insan ömrü olmadan yaşıyor sayılır mı ?
Peki bir ömrü çalan insan hırsız sayılmaz mı ?
Ve o insan hiç hırsızına aşık olur mu Aytenli'm ?