IX

2.8K 248 174
                                    

     Bol bol yorum istiyorum, lütfen ^^

     Yaz ayındaydık, hava sıcak değildi yada benim ruhum üşüdüğü için sıcağı hissedemiyordum. Rosé ile konuşmamızdan sonra yemekhaneye gitmiş bir tabak salatayla oynayarak hiç konuşmadan kalkmış, odaya atmıştım kendimi ve duş alıp yatmıştım. Şimdi ise öğlen kalkacak olan otobüse geç kalmamak için kulaklıklarımı takmış şarkı dinliyor ve valizimi hazılıyordum, beynimin içinde Rosé'nin sözleri yankılanıyordu "sen çirkin bir cadısın" öyleydi ben çirkin bir cadıydım, öyle olmasam bile ben asla  Taehyung'ın  masalının baş kahramanı olamazdım, onun prensesi olamazdım ama o benim baş kahramanımdı, evet bir prens değildi ama beni kötülüklerden koruyacak bir şövalyeydi. Tabi bence öyleydi onun böyle olmak istediğini asla düşünmüyordum.

Hadi ama kim hayata küstürülmüş, umutsuz bir kızın yanında olmak onun saçlarını okşamak isterdi? Kimse. Ama en çok benim gibilerin sacının okşanmasına ihtiyacı vardı. Sevgiye ihtiyacım vardı, hiç sahip olmadığım sevgiye. Ne annemden ne babamdan görebilmiştim, bir kere sevildiğimi sanmıştım ve yarı yolda tökezlemiştim. Aşık olmamıştım ve yarı yolda almıştım darbeyi ama yarısı bile bu kadar acıtırken tamamı öldürürdü bunu fark etmiştim.

Taehyung'a kapılmama engel olmazsam ölecektim. Ona beni öldürmesinde yardım eden kim olurdu bilmiyorum, belki Rosé, belkide başka biri. Kimliği önemli değildi Taehyung benim hislerimi fark ettiğinde diyecekleri bile canımın yakmaya yeterdi, beni öldürmeye yeteridi eminim. Çünkü biliyordumki Taehyung bana baktığında hiç bir şey hissetmiyordu, hiçbir duygu hissetmiyordu, kalbi çarpmıyordu, uyuyan kelebekler uyanmıyordu ama ben ona baktığımda bunların daha fazlası oluyordu kalbime okyanus dalgaları çarpıyordu sanki ve o dalgalar kalbimi okşuyordu sanki,o suyun serinliği kalbimde hoş bir tat, hoş bir duygu, hoş bir his  bırakıyordu. O hissi seviyordum ama bazen hırçın dalgalar acıtıyordu, canını yakıyordu, kalbimi aşındırıyordu öyle sertti o dalgalar işte.

Valizimi kapatarak kaldırdım ve sırt çantamın yanına koydum, üzerimde beyaz kısa kollu tişört ,kot şort giydim ve temiz hava almak için dışarı çıktım, bir saate yola çıkacaktık ve hala dışarda rahat bir şekilde oyun oynayanlar vardı ben geç kalma korkusuyla hemen çantamı toplamaya girişmiştim, ne beklemeyi ne bekletmeyi severdim ama galiba bu sadece bir yerlere gitme konusundaydı çünkü Taehyung bekle geleceğim dese, aylarca yıllarca bekletse gıkımı çıkarmazdım, sonsuza dek beklerdim. Soğuktan donmayı göze alırdım, güneşte bayılacak kadar sıcakta yanmayı, sert rüzgarlara karşı koymayı göze alır tek laf etmezdim.

Merdinlerde oturmuş, bir dirseğimi dizime yaslamış , yanağımıda avucuma yaslamış öğrencileri seyrediyordum, Jennie yüzünde gülümsemeyle gelip yanıma oturdu.

"Neyin var? Dün Rosé ile konuştuğundan beri bir durgunsun?" Bakışlarımı ondan tarafa çevirdiğimde aynı benim gibi yanağını avucuna yaslamış bana bakıyordu.

"İyiyim bir şeyim yok" diyerek geçiştirdim, "pekala" diyerek ayaklandı ve içeri girerken son kez konuştu. "Otobüslerin etrafına toplanmamız gerekiyormuş hadi" bana seslenirken aynı zamanda valizlerini alıp çıkmıştı, etraftakilerde yavaş yavaş azalmıştı. Uzun bir yolculuk olacağı için lavaboya gidip işimi halletim, saçlarımı at kuyruğu yaparak yüzümü yıkadım ve otobüslerin olduğu alana doğru yürümeye başladım, Jennie ben lavabodayken bin tane mesaj atmıştı ve bildirimlerim hiç durmamıştı. Yürürken aynı zamanda telefonu açarak mesajlara baktım.

jennie: bizim otobüs erken kalktı, diğer otobüsle gelmek zorundasın :(

jennie: Taehyung'ı da bırakmışız

Black Knight|vsoo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin