XVIII

2.1K 201 121
                                    


Kollarını belimden ayırmadan, alnı alnıma yaslıyken ve gözleri kıpkırmızıyken asla konuşmuyordu. Merak ettiğim sorular vardı. Mesela neden burdaydı? Suho ile karşılaşmış mıydı? Duymuş muydu? Neden ağlamıştı? Gibi ama soramıyordum, ikimizinde gözleri kapalıyken sadece duruyorduk, etraftaki tek ses birbirine karışan nefeslerimizin sesiydi.

"Uyumak İstiyorum" dediğimde gözlerimi açarak ona baktım, onun gözleri ise hala kapalıydı. Kokusu burnuma doluyordu ama korkuyordum, bu koku artık beni mutlu etmiyor ciğerlerimi yakıyordu. Bir sigara gibi zehirliyordu sanki. Kim Taehyung'ın varlığıda yokluğuda cehennemdi. Olsada olmasada ayrı bir dertti, başıma yıkılan bir suç benim ölümüm, Taehyung'ın nefreti için yeterdi. 

  Gözlerini açtı, göz bebeklerimiz bir saniyelik bir bakışmaya şahit oldu ama Taehyung elimi tutup önden ilerlerken gözlerimiz hiç denk gelemedi. Odama ilerlediğinde artık çalan şarkının sesi daha yüksekti, Taehyung şarkı sesinin geldiği yeri bulup kapattı ve kendini yatağa attı, bende istemsiz olarak yanına düşmüştüm. Şaşkınlıktan konuşamıyordum.

"Taehyung" dediğimde derin bir nefes verdiğini duydum, o yüz üstü yatarken ben tam yanında sırt üstü yatıyordum ve eli karnımın üstündeydi.

"Konuşmasak" dediğinde doğrulmaya çalıştım ama izin vermedi. Derin bir nefes verip yatakta oturur pozisyona geldi, bende onun gibi oturdum. Üzerindeki ceketi çıkarırken konuşmamı beklediği gayet açıktı.

"Ne oldu?" Diye sordum, ceketini yatağın yanındaki sandalyeye fırlatarak bana döndü, saçlarını geri ittirdi. İyi olmadığı belliydi, zorlamak istemiyordum ama bir anda eve gelmesini beklemiyordum.

"Neden şimdi konuşuyoruz, yani yarın konuşsak bugün uyusak olmaz mı?" Diye sorarak elimi ensesine atıp kaşıdı. "Peki" diyerek bu seferlik konuşmamayı seçtim. Yatağa yayıldığında ellerini belime dolayıp benide kendine çekerek sarıldı. Kafam göğüsündeyken o başını saçlarıma yaslamıştı. "Bana bir şeyler anlatsana" kafamı kaldırarak ona baktım, oda kafasını eğmişti. "İyi hissetirecek bir şeyler, masal mesela"

Kafamı indirerek göğüsüne yaslayıp düşünmeye başladım. Ne anlatabilirdim ki? "Klsik bir hikaye olmasın ama" dediğinde duraksadım.

"Sıcak bir yaz günüymüş, bir prenses bahçede dolanıyormuş. Prenses çok güzelmiş, öyleki onun güzelliği dünyalara nam salmış. Bahçede gezerken başka bir kız görmüş. Oda çok güzelmiş ama prenses kadar değil. Prenses yanına yaklaştığında bu kızın sarayda yaşayan cadının kızı olduğunu fark etmiş, cadı prensesi sevmezmiş çünkü tüm arkadaşları prenses ile arkadaş olmak istermiş ve cadıyı hep küçümseyerek dalga geçermiş. Yıllar geçmiş, prenseste cadıda kocaman kızlar olmuşlar. Prensesin hergün başka bir arkadaşı saraya gelirmiş, cadının ise tek bir arkadaşı varmış. Cadı her gün sarayın arka bahçesinde oturur ve şövalyeleri izlermiş, cadı şövalyelerden birine aşıkmış.

   Bir gün sevdiği şövalye ve prensesin arkadaşını bir arada görmüş, cadı üzülmüş. Şövalye ve prensesin arkadaşı gecen her zamanda daha da yakınlaşıyormuş. Bir gün prenses ve cadının konuşma fırsatı olmuş. Hatta gerçekten çok iyi anlaşmışlar, bu arada cadı ve şövalyede tanışmış. Bu sayede şövalye ve cadı yakınlaşmış. Sonra bir gün cadının üzerine hiç yapmadığı bir suç atılmış, bu suçun cezası idammış. Cezasını verecek olansa ilk aşkı olan şövalyeymiş. Şövalye inanmamış, aşıkmış ama inanamamış sevdiğine, cadı öleceği için değilde şövalye ona inanmadığı için üzülmüş. Cadı ölmüş, şövalye-" sözümü kesti.

"Ben bu sonu sevmedim, şövalye inansın, değiştir" dedi huysuzca, onun bu hali yüzüme bir gülümseme kondurdu.

"Tamam o zaman, şövalye cadının suçsuz olduğuna inanmış, birlikte gerçek suçluyu bulmaya çalışmışlar. Bulmuşlarda, suçlunun cezası verilmiş ve cadı ile şövalye mutlu birlikte mutlu olmuşlar"diyerek hikayeyi bitirdim. Kafamı kaldırıp baktığımda gülümseyerek bana baktığını gördüm ve bende gülümsedim.

"Çoçukta yapmışlar mı bari?" Dediğinde kıkırdamamı durduramadım. Omuz silktim "bilmemem yapmışlar heralde, çok emin olamadım"

"Yapmışlardır, bizde mi yapsak" söylediği şey ile şaşkınlıkla kal gelirken Taehyung yüz ifademe bakıp gülmeye başlamıştı, dalga geçiyordu birde benle. Sertçe koluna vurdum "pislik" ama bende gülüyordum.

"Her şeyi biliyorum Soyaa" ciddileşerek dediği cümleyle durdum ve ona baktım.  "Öncedende biliyordum, ben her zaman biliyordum. Seni adliyede görmüştüm, olayı araştırmıştım zaten, suçlunun sen olmadığını biliyordum ve bugün Suho olan konuşmaları duyunca her şey kesinleşti. Şövalye cadıya inanıyor" gülümseyerek bana bakarken bende gülümsedim, yanağımdan bir damla yaşın mutluluktan düşmesine engel olamadım. Taehyung bana inanmıştı. Şövalye cadıya inanmıştı.

Son iki bölüm, suçluları cezasız bırakmayacağım, yorum yapınki mia musmutlu bir son yazsın.

Hiçte mutlu son yazabilen biri değilim, mutlu son yapmasam mı dkflisşsdkşdğgie

Hiçte mutlu son yazabilen biri değilim, mutlu son yapmasam mı dkflisşsdkşdğgie

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Black Knight|vsoo✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin