Saatin akrebi neredeyse onu gösteriyordu. Bir-iki saatti aşkın süredir, belki işe yarar bir şeyler buluruz umuduyla hala orada, bütün o bilinmezliklerin bulunduğu odada durmaya devam ediyorlardı. Bir ara Baekhyun orayla sınırlı kalmayıp, diğer odaları da karıştırmaya başlamıştı. Ama odaların yarısının kağıt yığınlarıyla dolu olması gözünü korkutmuş, daha araştırmasının başında pes etmişti.
Woo-bin'in yatak odası, diğer odalara nispeten daha derli topluydu. Kitaplıktaki milattan önce kalmış gibi gözüken kitaplar, özenle raflarına yerleştirilmiş; her ne kadar eski olsalar da raflara sıkıcı bir görüntüden çok, tarihi bir hava katmıştı. Sayfalarının arasından fışkıran, koyulduğu zamanın çok eski olmadığı belli olan post-itlerin canlı pembe, mavi, yeşil renkleri ise kitapların eski sayfalarıyla tezatlık oluşturmuş, bir bakanın bir daha bakmasını istetecek şekilde gözükmüşlerdi.
Camın kenarında duran yatak sanki bir daha asla açılmayacak gibi efor harcanarak düzeltilmiş, tabiri caiz ise jilet gibi yapılmıştı.
Baekhyun'u duvardaki fotoğrafların arasındaki boşluklardan doğan asimetrik görüntünün ne kadar rahatsız ettiğinden bahsetmiştim size. Bırakın jilet yatağı, düzgün yerleştirilmiş post-it'li kitapları; gardırobu açtığındaki Woo-bin'in aynı renkli kıyafetler yan yana temasıyla düzenlenmiş düzinelerce kıyafetleri görmek bile Baekhyun'u mutluluktan delirmeye yetiyordu bile. Tabii bu sonsuza kadar izleyebileceği görüntü; Chanyeol'ün odayı basıp 'mahremiyete saygı, insanların özel alanı..' zırvasıyla Baekhyun'u odadan çıkarmasıyla son bulmuş, Baekhyun'un eve sonraki gelişlerinde Chanyeol'den gizli bir şekilde o odaya girmesiyle devam etmişti.
Chanyeol onu odadan çıkartıp eski yerlerine götürdüğünde Baekhyun bir şeyler aramaktan yorulup camdan dışarı, kendi oturma odalarına bakmaya başladı. Chanyeol ise Baekhyun'un yanlış bir şey yapıp yapmadığı konusunda endişe etmeden duvardaki fotoğrafları, gözden kaçırdıkları bir şey var mı diye tekrar ve tekrar kontrol ediyordu. Gerçi ne aradığını ve ne görmesi gerektiğini o da bilmiyordu ya, fotoğraflara boş boş bakıyor desek daha doğru olur.
Jongin de o arada, cebinden bir şeyler çıkartmış, tüm odada hışırtılar çıkartarak onu yiyordu. Birkaç kere Chanyeol'ün bakışlarını üzerine çekip, onu sinirlendirme girişiminde bulunmuştu. Ama şimdi üzerinde duracağım konu o değil; çünkü birinin bu konuya artık bir el atması gerekiyor. Adeta Jongin'in nasıl bu kadar yiyip kilo almadığının sırrı, o evdeki fotoğraf makinesinin sırrıyla hangisinin çözülmesi daha zor diye yarışıyorlardı. Metabolizma hızlı desek, yine bir şeyler eksik kalıyordu. O kadar yemek bir metabolizmayla çözülecek iş değildi ya, neyse ben size ne olduğunu anlatmaya devam edeyim.
Jongin yediği şeyin çöpünü buruşturup masanın köşesine fırlatıyordu ki, masayla duvar arasına sıkışmış bir fotoğraf görüp sıkıştığı yerden çıkarttı. Adeta saklanmışcasına duran fotoğrafı bulduğu için kendiyle gurur duyup zafer dansı yapacaktı ki fotoğrafın saçmalığı ve mantıksızlığı onu durdurmaya yetti. "Nasıl yani?"
Jongin bir süre daha inceledi fotoğrafı. Ama her bir ayrıntısının aklına kazınması dışında hiçbir işe yaramıyordu incelemek. Ne mantıklı bir açıklama getirebiliyor, ne de tahmin yürütebiliyordu. Aslında aklına bir ihtimal geliyordu ama- hayır onun olması imkansızdı.
"Ee sakın beni yargılamayın- aşırı zeki olduğumu biliyorum ama sanırım buradaki olay beni bile aşar. Bunu kesinlikle görmelisiniz."
İki çocuk yaptıkları işleri, ya da boş boş zaman geçirmeyi demeliyiz sanırım, bırakıp hızlıca masanın olduğu yere gitti. Jongin bile böyle diyorsa gerçekten büyük bir şey olmalıydı. Yani öyle umuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing with Time :: ChanBaek
Fiksi PenggemarÜç kişi, geleceği çeken bir fotoğraf makinesi bulmuştu. Başlarına geleceklerden ise tamamen habersizlerdi. •°• Çift: ChanBaek Tür: Hayran Kurgu Film uyarlamasıdır.