Yaklaşık bir saat sonra kapı çaldı.
Chanyeol her zamanki gibi tuvalinin başında oturmuş, boş boş bakıyordu. Jongin ise kahvaltı sonrası şekerlemesini yapmış, Almanca çalışmaya devam ediyordu. Chanyeol ısrarla çalan kapıyı Jongin açmayınca bağırdı.
"Kalk bir işe yara Jongin. Kapı çalıyor duymuyor musun?"
Jongin kafasını hayır anlamında sallayıp "Bakamam şu an hayatımın aşkı için çalışma yapıyorum." diye söyledi.
Chanyeol'un arkası Jongin'e dönük olsa da tek kaşını kaldırıp "Asla-yüz yüze-görüşmeyeceğim-sevgilim-ve-bir-aydan-fazla-sürmeyecek-olan-ilişkimiz için kapıyı açmayıp çalışma yapıyorum demek istedin sanırım?" dedi.
"Eh.." diye güldü Jongin "En azından resim-yeteneğim-olmadığı-halde-sabahtan-akşama-kadar-bir-şey-çizmeden-tuvalin-başında-oturduğum-için-kapıya-bakamıyorum demiyorum."
Chanyeol cevap vermeye bile tenezzül etmeyip elini yumruk yapıp duvara geçirdi. Fazla ses çıkmadı ama vurduğu yerden akmaya başlamış kan her şeyi açıklıyordu. Jongin'i korkutmaya yetmişti bile.
"Ops.. Tamam mesaj açık bir şekilde alındı."
Jongin hızlıca ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında ise, diğer taraftan dayanan Baekhyun az daha üstüne düşüyordu. Baekhyun tökezleyerek içeri girdiği anda Jongin de kendini geniş koltuğa attı.
"Chan...Yeol- acilen gelmen gerekiyor."
Jongin koltukta yayılırken "Bingo." diye güldü kendi kendine.
Baekhyun "Sen de Jongin." diye sitem edince cevabı çoktan hazır Jongin omuz silkti.
"Asla ama asla leşe yardım etmeye gelmeyeceğimi söyledim size. Kararım stabil."
Baekhyun eliyle alnına vurup "Stabil gibi asla kullanmadığın kelimelerle kafamızı karıştırmayı bırak aptal." dedi
"Ayrıca leş falan yok ortada. Olsa yine iyi. En azından ortada açıklaması olan bir durum olurdu elimizde."
İkisinin de kafası iyice karışmıştı. Eğer Woo-bin ortada yoksa problem neydi ki?
Jongin öngörüsünün yanlış çıkmasına üzülürken sonunda Chanyeol ikisinin de kafasını kurcalayan soruyu sordu.
"Sorun ne o zaman Baek?"
"Ayağa kalkıp da gelseniz hemen nasıl olur? Açıklamasını yapabileceğim bir şey olduğunu sanmıyorum."
Chanyeol kafasıyla onayladı ve zorla Jongin'i de 'Ben gelmiyorum.' bağırışlarının arasından kollarından tutup götürdüler eve.
Üçü birden Woo-bin'in odasına girdiklerinde diğerleri de Baekhyun gibi tepki verdi. Bir şey diyemeyiz ya, verilecek en mantıklı tepki buydu.
Bir duvara yapıştırılmış tonlarca fotoğraf ile karşı karşıyaydılar. Orada kaç tane fotoğraf olduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Ama fotoğrafların hepsinin kendi oturma odalarına ait olduğunu üçü de gayet iyi biliyordu.
Jongin kahkaha atarak "Adam sapıkmış oğlum, biliyordum bu adamda bir bokluklar olduğunu!" diye haykırdı. Elini Baekhyun'un pilates tarzı şeyler yaptığı zaman çekilmiş, yarı çıplak fotoğrafların üzerinde gezdirdi.
Jongin en küçük şeyden bile eğlenebilecek bir yapıya sahipti. Bu çoğu zaman diğer ikisinin sinirini bozuyordu ama cidden şu oda aptalca bir komikliğe sahipti. Bir insan neden karşı evin fotoğraflarını çekerdi ki?
"İlk bakışta bana da öyle geldi." diye araya girdi Chanyeol. Baekhyun ile yorgana sarılırken çekilmiş fotoğraftan gözünü çekti ve eliyle boş oturma odası fotoğraflarını işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playing with Time :: ChanBaek
FanfictionÜç kişi, geleceği çeken bir fotoğraf makinesi bulmuştu. Başlarına geleceklerden ise tamamen habersizlerdi. •°• Çift: ChanBaek Tür: Hayran Kurgu Film uyarlamasıdır.