🦋9

162 18 0
                                    

✨sejin şaşkınlıkla karşısında "fazlasıyla yakışıklı bir şekilde" duran gence bakarken bir anda tekrar kendine geldi ve "içeri gelsene" dedi.
hâlâ şaşkınlığını atamamıştı ama çok aptal göründüğünü fark edip kendini toparlamaya çalışmıştı. minhee elindeki poşetleri salondaki masaya koyup içindekileri çıkardı. muzlu süt ve meyveli yoğurt almıştı.

"bütün gün sıkılmışsındır evde,"
"ayrıca seni düşünmekten dersleri dinleyemedim, şu an nasıl hissediyorsun?" dedi minhee.

birinin onu düşünmüş olması ve bu kişinin minhee olması gerçeği sejin'in kalbini hızlandırıyordu. düşünmeden kollarını gencin beline sardı. çok utanıyordu, bu yüzden kafasını, minhee'nin yumuşak göğsüne gömmüştü. sonsuza kadar orada öylece kalabilirdi, hele de minhee bu sarılışına böyle içten bir karşılık verdiğinde.

birbirlerinden yavaşça ayrıldıktan sonra sejin "sütleri al benim odama çıkalım dedi." hâlâ üstünden utangaçlığını atamamış şekilde. beraber sejin'in odasına çıktıklarında minhee'yi tamamen sarı ve fazla estetik bir oda karşıladı. tek kişilik bir yatak vardı ve yatağın başında birkaç tablo vardı. odanın geri kalan duvarlarında da aynı şekilde notlar, fotoğraflar ve posterler vardı. sejin yatağa oturduğunda minhee de yanına oturdu. bir süre sessizce sütlerini içtiler ve etrafı izlediler gergince.

bu sessizliği bozan minhee oldu,
"bugün duyurdular, iki günlüğüne bir kültür gezisi olacakmış haftaya, gitmek ister misin?" dedi.
sejin böyle aktivitlere katılmazdı pek fazla, minhee için de durum aynıydı.
"beraber gideceksen neden olmasın." diye yanıtladı sejin de gülümseyerek.
minhee, sejin ile geziye gitmeyi böylece onaylamış oldu.

saat henüz erken olduğundan beraber oturup sohbet etmişler, sejin'in çocukluk fotoğraflarına bakmışlar ve geçirdikleri bu zamanda bolca eğlenmişlerdi.
minhee aklına sejin'in palyaço kıyafetli bebeklik fotoğrafı geldikçe kahkahalara boğuluyor, sejin ise "yeter çok utanıyorum" diye tepiniyordu yatağına kafa atarak.


anne ve babasının gelme saati yaklaşmıştı ve saat geç olmuştu. minhee artık yurda dönmeliydi. sejin, minhee ile beraber kapıya kadar geldi ve parmak ucuna yükselip gencin yanağına bir öpücük bıraktı.

her ne kadar küçük ve masum da olsa, ikisi için de kesinlikle unutulmayacak anlardan birisi olmuştu bu öpücük.

🦋

gezi günü gelip çatmıştı. sejin ve minhee oldukça heyecanlıydı gitmek için.
ikisi de tıpkı buluşmalarındaki gibi, bir gün önceden ne giymeleri gerektiğini uzun süre düşünmüş, sırt çantalarına gerekli gereksiz şeyleri doldurmuş ve uykusuz bir gece geçirmişlerdi.

sejin, tabii ki gitmeden önce gezi yeri hakkında ufak çaplı bir araştırma yapmıştı. gezilecek çok güzel iki müze vardı. ayrıca bir hayvanat bahçesiyle, sejin'in en çok beğendiği "aşıklar tepesi".
ayırca buranın varlığı tüm sınıfta yayılmıştı, herkes heyecanlıydı sevdiğini itiraf etmek için. artık burayı bilmeyen kalmamıştı.

ve bu aşıklar tepesinin bir de efsanesi vardı.

eğer birisini seviyorsanız fakat o kişi bunu bilmiyorsa bu tepeye çıkarmışsınız ve bir çiçek koparırmışsınız. eğer sevdiğiniz kişinin de bir sevdiği varsa, o kişi de bu tepeye gelirmiş ve o da bir çiçek alıp sevdiği kişinin yanına gidermiş. bu efsane tüm kent tarafından bilindiği için de, aşıklar tepesi birçok sevdalıyı kavuşturmuş bugüne kadar.

işte sejin en çok buraya gitmek için sabırsızdı. artık minhee'ye onu sevdiğini söylemeliydi, sevgisi günden güne büyüyor, fakat bunun karşılıksız olduğunu düşündükçe daha da kötü hissediyordu.

tek bir dileği vardı o gece, o da minhee'nin bir çiçekle ona doğru yürümesiydi..

🦋
liseli fanfictionu yazmak ne kadar zormuş,,,
klişe olmasın diyorum, ama beceremiyorum. bu aşıklar tepesi olayı da aklıma ao haru ride'dan geldi. efsaneyi yeniden yarattım, umarım hoşunuza gitmiştir!
sizce bir sonraki bölümde sejin ile minhee bu tepede kabuşabilecekler mi?
ayrıca kitapta ne gibi değişiklikler/yenilikler istersiniz?

oylamayı unutmayın!💞🧚🏻‍♀️

crush ☆ミ  kang minheeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin