"Nasıl öğrenebilirsin ki?" Diye kafa tuttum. Yanımda duran Avşar minik parmaklarını karnımda gezdirmeye başlayınca gözlerimi büyüttüm. "Hayır, Hayır! Bana bunu yapamazsınız." O anda üçüzler ve Baha ellerine verdiğim koz ile sırıtmaya başladılar. Ulan İzem! Bir seferde Ulus'a benzeme de şu kafanı kullan!
Üçüzler zaten yanımda olduğundan Baha da yavaşça bana doğru gelmeye başladı. Ya hayır ama ya! Aytekin ve Avşar da beni gıdıklamaya başlayınca istek dışı gülmeye başladım. Minik parmaklar boynumun kenarına geldiğinde kahkaham daha da arttı. BOYUNDAN DEĞİL! ORASI OLMAZ! Karnımdaki daha büyük olan parmakları hissedince gülmekten gözlerimi açacak halim yoktu. E öleyim o zaman ben?
Avşar benimle beraber kahkaha atınca gözlerimi aralayıp ona baktım. "Ablacım! Hadi bari sen bırak beni-Ahahahaahahah!" Avşar biraz duraksasa da gıdıklamaya devam etti. Allah'ım sen bana güç ver! Bayılıp kalacağım şurada gülmekten!
"Atalay- ahaha! Bari sen dur!" Atalay abisine bir bakış atıp bana döndü. Karnımdaki ve boynumdaki eller çekilirken bende derin bir nefes aldım, ama daha ne olduğunu anlayamadan olduğum yerden havalanınca küçük bir çığlık atıp en yakınımdaki şeye tutundum. Ve sorun bakalım o neydi? Baha'nın boynu... Ben hangi ara bu hale geldim be? Öylece kala kaldım. Evet, hakikatten bir an şoka girdim sanki.
Çarpılacağım en sonunda ama bu muşmula suratlının kucağında ne işim var benim diye düşündüm bir an. "Baha ne yapıyorsun?" Beni umursamadan hareket etmeye başlayınca adamın yüzüne baka kaldım. Ne oluyor lan?! Arkadan gelen kıkırtıları ve Aytekin'in kendi çapında abisine söylenişleriyle bahçeye doğru gittiğimizi gördüm.
Şu kucağında durduğum adam beni az önce gıdıklamıştı bir de değil mi? Ben bu gün bir kalp krizi geçirmezsem iyi. "Baha sana diyorum!" Adamın yüzü RESMEN dümdüzdü! Bir ara sırıtıyordu da bu sonra ne oldu ya? "Baha!"
Durduğunu hissedince arkadan gelen sesler çoğalmıştı. "Ya abi niye kucağına alıyorsun? Daha ben alacaktım onu kucağıma!" Duyduğum Aytekin'in cümlesiyle kafamı Baha'nın omuzundan arka tarafa doğru çevirdim. "Aytekin, ablacım derdin şu anda gerçekten bu mu? Hayır yani ciddi misiniz siz?"
Kafamı Baha'nın yüzüne doğru çevirdim. Ellerinden kurtulmaya çalışırken beni daha da sıkı tutuyordu. "Bıraksana be adam!" O bana dik dik bakarken "Ya anlatırsın, ya da havuzun dibini boylarsın!" Dedi.
Hemen cevap verdim tabi. Üste çıkmakta üstüme tanımam biliyor musun? "Sen konuşuyor muydun ya?" Ardından aklıma dank eden sözlerle gözlerim büyüdü. "Bir dakika...Havuz mu?" Baha sırıtırken başını olumlu anlamda salladı ve gözleriyle ileriyi işaret etti. Kafamı aniden o tarafa çevirip bakarken bir kaç metre önümüzde duran orta boylardaki havuzu gördüm.
"Olmaz! Olamaz! Olabilemez! Hem sana ne ya? Senin ne alakan var yani?" Baha'nın birden kollarının kasıldığını hissettim. "Ne alakam mı var? İki dakika içinde sevgilin, sonrada olmayan çocuklarına baba yaptılar beni o kadınlar! Sence?!" Ben cevap veremezken Avşar'ın sesini duyunca gözlerimi Baha'nınkilerden kaçırarak ona çevirdim. "Atalay ben anlamadım."
Atalay kardeşine bakıp abisi ile beni gösterdi. "O nineler abim ve İzem ablayı sevgili sandı." Küçücük çocuğun zekiliğine ve kardeşinin saflığına istem dışı gülümsedim. Ne şirinlerdi be! Ardından aklıma kullandığı kelime geldi. "Bir dakika. Atalay? Nine mi? Bak Safinaz teyze duymasın ha, sonra birde yetmezmiş gibi bunun için başıma musallat olurlar falan hiç birde TKB'nin kaprisine katlanamam!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇÜZ MÜ?
Юморİşte tam o anda... Avşar'ın boyama kitabında taşırdığı en son çizgi de... Baha'nın bana dik dik baktığı o anda telefonum çaldı. Bilin bakalım kim arıyor? Allah'ım keşke şu an gözlerim kanıyor olsaydı da ben bu ismi bu telefonda görmeseydim. TKB AR...