#6: "Sevgili"

2.7K 157 0
                                    



Ulus'a kısa bir açıklama yapıp evden çıktım. Eve vardığımdaysa Ahsen Hanım ve Ata kapıdan çıkıyordu. "Sana güveniyorum tatlım, bir sorun olursa mutlaka beni ara. Bir isteğin olursa da Baha'ya söylemekten çekinme lütfen." Nereye gittiğini bilmesemde endişeli olduğu belli olan kadına gülümseyip "Merak etmeyin Ahsen Hanım, gözünüz arkada kalmasın." dedim. Sorun çocuklara bakmak elbette değildi, sorun Baha'ydı. Onunla anlaşabileceğimizi hiç düşünmüyorum.  

Eve girdiğimde Baha, Aytekin'le konuşuyor Avşar ve Atalay da oyun oynuyordu. "Aa! İzem abla gelmiş." Aytekin Baha'nın yanından ayrılıp koşarak yanıma geldi. "Yoksa beni görmeye mi geldin?" Baha'ya döndü. "Demiştim abi, o da bana aşık işte."

Baha gülümserken ben şaşkınlıkla baka kaldım. Ben ona aşıkmışım öyle mi? Tekrar bana döndü ve kocaman gülümsedi. Gülümsediğinde yanaklarında beliren gamzeler onu daha da tatlı yapıyordu. "Hadi gel." diyerek beni içeriye doğru çekiştirmeye başladı.

Salonun ortasına geldiğimizde Avşar ve Atalay da yanıma koşarak geldiler. Avşar "İzem abla ben hasta olduğum için mi geldin? Geyçekten, geyçekten hasta olmadım ben!" Deyince kaşlarım havalandı. Eğilip elimi hafifçe alnına koydum, bir şey hissetmeyince de ellerimi iki yanağına koyup yavaşça okşadım baş parmağımla"İyi misin tatlım?" Gözlerimin içine saf saf baktı. "İyiyim, ama biyazcık boğazım ağyıyo."

"Eğer daha kötü hissedersen hemen bana söyle tamam mı?" Avşar başını olumlu anlamda sallayıp "Tamam." Dedi ve gülümsedi.

Arkadan gelen oldukça mesafeli ve soğuk sesi duyduğumda kafamı oraya doğru çevirdim. "Alt tarafı boğaz ağrısı, abartılacak bir şey yok." Tek kaşımı kaldırarak ona ters ters baktım.

Buz kütlesi.

Avşar öksürmeye başlayınca hepimizin bakışları ona döndü. Minik elleriyle hemen ağzını kapatıp "Yok bişiy." dedi. O esnada bize hala evın girişinde olduğumuzu hatırlatan kişi de Atalay oldu. "Hadi gelin. Niye ayakta duruyorsunuz?" Zeki minik.

Geçip koltuğa oturduğumda üçüzlerde önümdeki sehpada boyama kitaplarını açtılar, Baha da geçip tam karşımda oturdu.

İşte tam o anda... Avşar'ın boyama kitabında taşırdığı en son çizgi de... Baha'nın bana dik dik baktığı o anda telefonum çaldı.

Bilin bakalım kim arıyor?

Allah'ım keşke şu an gözlerim kanıyor olsaydı da ben bu ismi bu telefonda görmeseydim.

TKB ARIYOR...

TKB kim mi?

O ki bütün gençlerin korkulu rüyası...

O ki FBI'ın gizli ajanı...

O ki benim en büyük kabusum.

O TEYZELER KURMAY BAŞKANI!

O Safinaz teyze!

Telefonun ekranına bakarken kaşlarım çatıldı, ben bu telefonu varya hayatta açmam! Canıma susamadım ben.
Ama ya Ulus'a ulaşırlarsa-ki bizimkine ulaşmalarına gerek yok. Ulus onların yanından ayrılmıyor ki!

Vallahi bunlar Ulus'a bir şey yapabilirler.

Allah'ım bir de görüntülü arıyor!

Korkarak bir saattir çalan telefonu açtım. Bu sefer hiç yüzümde bir gülümseme olmasını falan umursamadan direkt alçak bir ses tonuyla konuya girdim. Yakınımda oturmuş aralarında konuşarak boyama yapan üçüzler bu konuşmayı duymasa daha iyi olurdu.

"Ya sizden kurtulamayacak mıyım ben?!" Karşımda oturan Baha'nın kaşları havalanırken sesini çıkartmadı.

Safinaz teyze ise yanında oturan Makbule teyze ile sırıtıp dudaklarını büzdü ve başını geriye doğru atarak "Cık!" Diye bir ses çıkardı. Ya Sabır! Acaba bunlar görüntülü arama yapmayı nereden biliyorlar bir kere?

ÜÇÜZ MÜ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin