BİRİNCİ BÖLÜM: ÖKÜZ KABİLESİ

2.5K 269 81
                                    

O gün 11-H sınıfının tiyatro gösterisi vardı okulda. Tüm öğrenciler sınıf sınıf konferans salonuna gösteriyi izlemeye gidiyorlardı. Bense önceki hafta hasta olduğum için Matematik sınavına girememiştim. Bu yüzden bizim sınıf aşağıda oyunu izlerken ben Matematik sorularıyla boğuşuyordum.

Ve tabi ki bu mücadelede galip gelen taraf, tüm soruları takır takır çözen ben oldum. Mutlu bir şekilde kağıdımı Melahat Hoca'ya uzattım. Tam öğretmenler odasından çıkıyordum ki aklıma bir şey geldi:

"Hocam," dedim, "sizden bir şey rica edebilir miyim?"

"Tabi, Güzinciğim."

"Ben sınav olduğum için arkadaşların tiyatro gösterisini izleyemedim de, acaba bir sonraki derste eğer bir konu işlemeyecekseniz, konferans salonuna inebilir miyim?"

Melahat Hoca, şöyle bir baktı bana. Sonra da kağıdıma bir göz gezdirdi. Tereddüt etmenin yersiz olduğunu anlaması uzun sürmedi tabi. Benim gibi akıllı, uslu, başarılı, hanımefendi bir öğrenciye güvenebileceğini biliyordu.

"Tamam, kızım, gidebilirsin," dedi. "Konu tekrarı yapacaktım zaten. Sen git, izle oyunu."

"Teşekkür ederim, Hocam. Çok sağ olun."

Öğretmenler odasından çıkmamla teneffüs zilinin çalması bir oldu. Sınıfa gittim kızları beklemek için. Birkaç dakika içinde hepsi teker teker dökülmeye başladı. Bizimkiler de tabi ki ilk gelenler arasındaydı. Salondan çıkmak için can atmış olmalıydı bu sanat-edebiyat düşmanları. El için varsa yoksa spor, Su içinse halk oyunları, dans. Ben onlar gibi değildim. Spora ya da dansa ne ilgim ne de yeteneğim vardı. Ben daha çok edebiyatı, okumayı ve bazen de bir şeyler yazmayı seviyordum.

El ve Su, kol kola sınıfa girdiler. Beni görünce de hemen yanıma geldiler. Su:

"Güz, nasıl geçti sınav?" diye sordu. El ise hemen atıldı.

"Kızım, Güz bu! 'Nasıl geçti sınav?' diye sormayacaksın.'Sınavdan 99 mu, 100 mü bekliyorsun?' diyeceksin."

Hepimiz güldük El'in bu esprisine.

"Yok ya, bilmiyorum. Yaptık bir şeyler işte."

"Çok da mütevazıdır bizimki."

"Hmm, böyle dediğine göre kesin yüzü çakacak yine! Hayret bir şey ya!"

"Neyse, bir durun ya! Bu ders ben yokum!"

"Ne? Niye yoksun?"

"Nereye gidiyorsun?"

"Tiyatroyu izlemeye tabi ki. Melahat Hoca'dan izin aldım."

"Kızııım, yavruuum, gitme, evladım. Bu işkenceyi yapma kendine."

"Üff, El! Sen ne anlarsın ya! Sanat bu, sanat!"

"Valla ben de El'le aynı fikirdeyim. Hiçbir şey anlamadım. Hiçbir şeye benzemiyordu açıkçası."

"Su, merak ediyorum da acaba sen Akın'ı kesmekten oyunu izleyebildin mi?"

"Evet, oğlum ya! Aynen. Gözleri radar gibi gezdi salonda."

"Off! Seviyoruz ulenn! Bir rahat bırakın daa!"

"Aman be! Beni burada lafa tuttunuz kaç saattir. Zil çoktan çalmış. En arkalara kalacağım şimdi. Hadi size iyi Matematikler!"

Bunu söylerken sırıtıyordum. Hızla aşağı indim. Evet, doğru tahmin etmiştim. Salon neredeyse dolmuştu. Arka iki sırada birkaç boş yer vardı sadece. Ben de arkanın bir önündeki sırada bulunan iki koltuktan birine attım kendimi. Beş dakikaya diğer koltuklar da dolmuş ve oyun başlamıştı. Gel gör ki oyunu sessiz film izler gibi izliyordum çünkü son anda arkaya oturan öküz grubu sürekli konuşup gülüşüyordu. Bir süre ofladım, pufladım anlasınlar diye. Ama yok! Bu davarlar medeniyetten anlamazdı ama ben de hanımefendiliğimden ödün veremezdim. Artık daha fazla sabredemedim ve arkaya dönüp:

"Susar mısınız artık? Sizin yüzünüzden hiçbir şey duyamıyorum," dedim.

Siyah çerçeveli gözlükleri olan Yalı Kazığı elini kaldırıp "Pardon!" dedi utanmış gibi. Yanındaki Arap'la Sıska'dan tık yoktu. Bu ayılarda utanma ne arardı? Kafamı çevirdiğim anda gülüşmeye başladılar yine. Çok sinirlenmiştim. Hayır, bir de kendi sınıf arkadaşlarının gösterisiydi. Madem sanata saygınız yok, bari arkadaşlarınıza olaydı. Geri zekâlı embesiller!

Bir hışımla kalktım yerimden. Ön taraftaki koltuklara doğru ilerleyip basamaklardan birine oturdum. Bir süre sonra sinirim geçmişti ve oyunu sonuna kadar rahat rahat izleyebilmiştim. Oyun bittiğinde harika bir iş çıkarmış olan arkadaşları ayakta alkışlayıp yavaş yavaş sınıfa doğru yürümeye başladım. Oyun hakkında düşüncelere dalmış ilerlerken arkamdan gelen öküz böğürtüleriyle birden irkildim. Kafamı çevirdiğimde gördüğüm aynı ilkel öküz kabilesi oldu tabi ki.

Off, Allah'ım ya! Bunların iplerini kim çözdü?

Kendilerine öldürücü bakışlarımdan fırlatıp hızla sınıfa gittim. Bir hışımla içeri girdiğimi gören Su ve El, hemen yanıma koştular.

"Ne oldu Güz? Bir şey mi var?" diye sordu El, gayet ciddi bir sesle.

"Yok bir şey," dedim sinirle.

"Güz anlatsana ya, bir şey olmuş işte," diye üsteledi Su.

"Ya, işte, medeniyetten nasibini almamış kişiler var etrafta ve beni deli ediyorlar! Olay bu."

"Kim ki onlar?"

"Kızım, bir şey mi yaptılar sana yoksa? Hemen gidip ağızlarını burunlarını ..."

"Bir dur El ya! Öyle değil. Tiyatroyu izletmedi bana üç tane öküz! Sürekli konuştu ayılar."

"Kim ola ki bu öküz ayılar?"

"11-H'den, isimlerini bilmiyorum. Sürekli konuşup böğürüştü ayı sürüsü."

"Kızım, tamam, sakin ol bir ya! Ne var ki bu kadar sinirlenecek? Di mi yani, Su?"

"Yani aynen. Söyleseydin 'susun' diye."

"Söyledik zaten. 'Pardon' deyip aynen devam etti ökküzler!!!"

"Tamam, kanka, sakin biraz."

"Gittim onların yüzünden, merdivenlerden izledim oyunu."

"Ah, canım ya!"

"Bu ayı milleti sanattan ne anlar zaten! Medeniyet görmemiş canavarlar!"

"Su, kızım bunun ayarları bozulmuş! Ayar atmak lazım. Ben bir çikolata kapıp geliyorum kantinden."

"Süper fikir! Koş hemen."

Ben kendi kendime sinirle söylenirken El'in gidip geldiğini fark etmedim bile.

"Güz'üm, al, ye bunu. İyi gelir."

"Sağ ol."

Çikolatam bittiğinde sinirim de iyice yatışmıştı. Sakinleştiğimi gören Su:

"Güzcüğüm bu kadar sinirlenme canım. Biliyorsun büyük aşklar kavgayla başlar," dedi ve göz kırpıp bir kahkaha patlattı.

"Ha-ha-ha!" dedim ben de sinirle onu taklit ederek.

"O laf, büyük aşklar nefretle başlar değil miydi?" diye sordu El kafası karışmış halde.

"Ne fark eder?" diye cırladım.
"Sevgili kankalarım unutmayın ki katillerin çoğu sinir anında öldürür kurbanlarını..." dedim ve kızlara doğru yöneldim yüzüme sayko ifadesi takınarak.

"Anaam!" dedi El. "Su, kaaaççç!"

Hepimiz kahkahalar içinde koşmaya başladık. Kızlar da olmasa, nasıl eğlenirdim ben bu hayatta!

(Pek sevgili okuyucu, buraya kadar geldiysen demek ki sonuna kadar okudun bölümü. Yazdıklarımı beğenmene çok sevindim. Kısacık bir zaman ayırıp ne düşündüğünü yorumlarda belirtirsen çok mutlu olacağım🤗 Desteğin için şimdiden çooooook teşekkürler❤)

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin