ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: BALO

635 92 32
                                    

     Ve nihayet balo günü gelip çattı. Çok güzel bir elbise almıştım kendime. Hayallerimden bile güzeldi. İki parçalıydı. Upuzun bir eteği vardı. Üstü de kolsuzdu. Üstüme oturuyor ve biraz belimi açıkta bırakıyordu ama azıcık, çok değil yani. Kararındaydı. Rengi de açık maviydi. Biraz Elsa gibi olmuştum sanırım. Ama Allah işlerimi öyle rast getirmiş, her şeyimi öyle ucuza almıştım ki inanamazsınız! Ayakkabıma, çantama varana kadar her şeyim çok güzel oldu. Kızların da kıyafetleri çok güzeldi. İkisine de çok yakışıyordu. Balonun kraliçeleri biz olacaktık valla! Bu arada kuaföre gitmekten de vazgeçmiştik. Su, çelmişti aklımızı:

     "Ya kuaförde herkesin yüzüne sürdükleri makyaj malzemelerini mi sürdüreceğiz yüzümüze? Iyy!!! İğğrençç!!! Burada makyajcıların piri duruyor. Herkes elinde olan malzemeleri getirir bize. Ben yaparım hepimizin makyajını. Ben saçıma fön çekip dümdüz bir at kuyruğu yapacağım zaten. Bunun için kuaföre gitmeye değmez. El'in saçları da kısacık. Ona da bir jöle süreriz. Güz, sen de saçlarını salık istiyorsun. Sana da güzel bir fön çekeriz. Uçlarına da maşa. Oldu, bitti işte!"

     Anlaşmıştık. Balo gününde kıyafetlerimizi ve eşyalarımızı alıp Sudelere gittik. Evdekilerle konuşmuştuk, balo mekanına en yakın onların evi olduğu için akşam da onlarda kalacaktık. Her şey süperdi. Eğlene eğlene hazırlandık. Süslendik püslendik. Hazır olduğumuzda şöyle yan yana aynanın karşısına geçtik. Üçümüz de fıstık gibi olmuştuk. Su neşeyle bağırdı:

     "Selfie timeeee!"

     Ve böylece o günü bize hep hatırlatacak harika bir fotoğrafımız oldu. İyi ki akıl etmişti Su bunu.

     Bizi Sude'nin babası bırakacaktı. Dönerken de geç bir saat olduğu için taksiyle dönecektik. Ve nihayet balo mekanına vardığımızda kapıda Akın, Mir ve Cenk bizi bekliyorlardı. Bizi gördüklerinde yüzlerinin aldığı şekli asla unutmayacağım. 

    Önce Akın gördü bizi, resmen ağzı açık kaldı. Sonra söylediklerine Akın'ın cevap vermediğini gören Cenk kafasını çevirdi bize doğru. El'i o halde görünce kamyon çarpmış gibi oldu çocuk. Resmen büyülendi. En son Mir gördü bizi. O ne düşündüğünü belli edecek bir şey yapmasa da bakışlarından beğendiği belliydi. Akın gözlerini Sude'den, Cenk de Ela'dan alamıyordu. 

   Hep birlikte havalı bir giriş yaptık mekâna. Yolda giderken kimi görsek aynı şeyi söylüyordu: "Çok güzel olmuşsun, Güzin." Ağızlarım kulaklarımdaydı ama bu lafı Berk'ten de duymayı çok istiyordum. Gözlerim ısrarla onu arıyordu. Ama bir türlü bulamıyordu. Masalarımıza yerleştik. Biraz sonra Emre geldi. Ama yanında Berk yoktu. O da bizim masamıza oturdu.

     Sohbet muhabbet yemeklerimizi yedik. Tatlıların gelmesine yakın dans müzikleri başladı. Salondakilerin yarısı dans etmeye kalktı. Bizimkiler de kalktılar ama ben henüz havaya girememiştim. Mir de benim gibi oturuyordu masada.

     "Neden dans etmiyorsun sen de?" diye sordum.

     "Şu an istemiyorum," dedi. "Ya sen?"

     "Ben de aynı."

     Biz oturduk birlikte tatlılarımızı yedik. Biraz sınavdan ve üniversiteden bahsettik. O da bizimle aynı üniversiteye gitmek istiyordu. "İnşallah olur," dedim. Sohbet ediyordum etmesine ama hâlâ gözüm kapıdaydı. Pelin de gelmişti ama Berk ortalıkta yoktu hâlâ. Herhalde gelmeyecekti. 

    Yemekler bittikten sonra hemen yan taraftaki eğlence mekanına geçtik. Yeme-içme faslı bitmiş, artık sıra dans edip eğlenmeye gelmişti. Artık Berk'in gelmeyeceğinden emin olduğum için onu daha fazla düşünmemeye karar verip kendimi ben de eğlenceye bıraktım. Sude, Akın, Ela ve Cenk restoranda başladıkları dansa burada da devam ettiler, doğruca piste geçtiler. Ben de artık dans etmek istiyordum ama Mir'i orada yalnız bırakmaya da gönüm razı gelmedi.

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin