OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: ANLAMLANDIRAMIYORUM

533 45 47
                                    

Sabaha kadar elimde telefonla gözlerimi bile kırpmadım. Ne olmuştu? Ay, Allah korusun, yollarda düşmüş bayılmış mıydı? Kaza mı yapmıştı? Yoksa yine Mir'le kavga edip hastanelik mi olmuştu? Allah'ım n'olur iyi olsun! 

Off! Zaten şu Mir'le olan mesele de hâlâ canımı sıkıyordu. Kesin Ada'yla ilgili bir şeydi ama neydi? Yakında öğrenirdim nasılsa. Bir dakika ya! Mir bana "sevgiline sor" demişti. Sevgili olduğumuzu nereden biliyordu ki? Ah, tabi ya! Beni Berk'in evinde görünce öyle düşünmesi çok normal değil miydi? Normaldi tabi. 

Off! Berk'in telefonu neden hâlâ kapalıydı? Belki de düşündüğüm gini kötü bir şey yoktu. Sadece telefonunu kaybetmişti ya da çaldırmıştı. Belki de eve gittiğinde çok yorgundu ve telefonu şarja takmayı unutmuş uyumuştu hemen. Ya da şarja takmış ama telefonu açmayı unutmuştu.

Böyle düşünceler eşliğinde gün ağarmıştı iyice. Bizimkilerin odasının kapısının açıldığını duydum. Annem kalkmıştı. Saat sekiz olmalıydı. Birazdan elini yüzünü yıkar ve kahvaltıyı hazırlamaya başlardı. Annemle babam tatil günlerinde bile erken kalkmayı severlerdi. Ben de kalkıp ona yardım etmeye karar verdim.

"Günaydın, anneciğim."

"A, Güzin! Günaydın. Sen niye kalktın kızım? Yatsaydın daha."

"Yok, anneciğim. Uyuyamadım zaten. Hem sizinle kahvaltı etmek istiyorum."

"Aa, niye uyuyamadın?"

"Bilmem... yol yorgunluğu herhalde."

Annemin sorularını türlü yalanlarla savuşturmaya çalışıyordum ve son zamanlarda söylediğim onca yalana rağmen yine de hiç alışamamıştım bu duruma. Kahvaltı ederken sıkıntımı belli etmemeye çalıştım ikisine de. Ne kadar başarılı olduğum ise soru işaretiydi. Canım pek bir şey yemek istemiyordu, o yüzden kahvaltımı çabucak bitirdim. Odama gidip hazırlanmaya başladım. Bu arada da Berk'i en az elli kez aradım. Telefonu kapalıydı hâlâ. Telefonunu kapalı unuttuğunu ve hâlâ uyuyor olduğunu düşünerek kendimi yatıştırmaya çalışıyordum.

Tüm günü birlikte geçirebilmek için kızlarla biraz erken buluşacaktık ve ben uykusuz geçen o gecenin sonunda bir karar almıştım: Onlara her şeyi anlatacaktım. Biliyordum, çok kızacaktılar bana. Biliyordum, gönül koyacaklardı bana. Ama artık daha fazla sır ve yalan istemiyordum.

Otobüsten indiğimde saate baktım ve kızlarla buluşmama daha bir saat olduğunu fark ettim. Evde durmanın bana iyi gelmeyeceğini bildiğimden epey erken çıkmıştım. Hava güneşli olduğu için de bu süreyi lisenin oradaki parkımızda geçirmeye karar verdim. Bol ağacın bulunduğu bu parkta bol oksijen vardı ve benim de nefes almaya ihtiyacım vardı. Sabah saatleri olduğu için henüz tenha olan parkın içinde biraz yürüdükten sonra kızlarla her zaman oturduğumuz banka doğru ilerledim. Ama bankta biri oturuyordu. Oldukça dertli görünen bu kişi dirseklerini bacaklarının üstüne koymuş, kafasını da avuçlarının içine yerleştirmiş kara kara düşünüyordu. Ve bu kişi Mir'den başkası değildi. Durdum. Önce biraz tereddüt ettim. Yalnız kalmak istiyordu belli ki. Ama önceki gün olanların nedenini öğrenmeliydim. O yüzden yanına gittim.

"Mir."

"Güzin?"

"Nasılsın? Ne yapıyorsun burada?" Allahım aptal sorular sormakta üstüme yoktu!

"Hiç. Oturuyordum öyle."

"Ben de kızlarla buluşacağım da biraz vaktim vardı, buraya geleyim dedim."

"Şaşırdım."

"Neye?"

"Sevgilinin yanında olursun sanıyordum."

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin