OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: FAZLA ACI İÇEREBİLİR

574 50 47
                                    

Mesajı okur okumaz Sude'yi aradım ama açmadı. Birkaç kez denedim ama sonuç yine aynıydı. Belki bir şeyler biliyordur diye Ela'yı aradım sonra. Ama o da cevap vermedi. Yatmışlardı herhalde. Mecbur sabahı bekleyecektim. 

Ne olmuştu? Berk iyi miydi? Ne diyecekti, ne anlatacaktı Sude? Ne öğrenmişti? Aklımdan türlü türlü senaryolar geçiyordu. Kimisi felaket, kan ve gözyaşı, kimisi ise umut içeriyordu. Hayatımda o kadar uzun geçen bir gece daha geçirdiğimi hatırlamıyordum. 

Sabahın ilk ışıklarını bile beklemeden yataktan kalkıp giyindim. Odamdaki sandalyeye oturup günün aydınlanmasını bekledim. Allah'ın ve canım anneciğimin yalanlarımı affetmesi için dua ettim ve annemin Whatsapp'ına Sude'nin iyi olmadığını, o yüzden acil yanına gitmem gerektiğini yazdım. Nasılsa yatarken internetini kapatıyordu annem, uyandığında açınca okurdu mesajımı. İlk otobüs ya da minibüs her ne varsa binmek için aceleyle çıktım evden ama her durakta durmaları bana vakit kaybettirirdi. O yüzden cüzdanımı kontrol edip tüm harçlığımı taksiye vermeye karar verdim.

Sudelere vardığımda sabah yedi bile olmamıştı. Uykulu gözlerine uyumlu pijamalarıyla bana kapıyı açan Sude şaşkındı:

"Güz! Erken demiştim ama bu kadar da erken beklemiyordum açıkçası!"

"Dünkü mesajından sonra ben sabahı nasıl zor ettim, biliyor musun sen?" dedim içeri girerken. Salona geçtim.

"Hoş geldin bu arada, tatlım."

"Valla hoş geldim mi, gelmedim mi onu sen söyleyeceksin, Sude!"

"Tamam. Ben bir elimi yüzümü yıkayıp geleyim. Sen bu arada El'i ara. O da gelecekti."

"Tamam," deyip hemen Ela'yı aradım. Ama henüz telefonu çalmadan kapı çaldı. Su, banyoda olduğu için ben açtım kapıyı. Karşısında beni gören El'in yüzü değişti; şaşırmıştı.

"Güz! Ne kadar da erkencisin!"

"E, erken gel dedi Su!"

"Ha, tamam ya. Günaydın. N'aber?"

"Nefes alamıyorum. Boğuluyorum. Ölmek üzereyim."

"Anladım. Ee... Sude nerede kanka?"

"Banyoda. Of nerede kaldı ya? Bir el-yüz yıkama bu kadar uzun sürer mi?"

Ben isyanlardayken Sude'nin sesi geldi.

"Geldiiiiiim. Hoş geldin, El, tatlım."

"Hoş buldum, şeker can."

"Ee, hadi anlatın çabuk! Ne oldu? Ne dedi çocuklar? Ne olmuş Berk'e? İyi miymiş? Telefonu hâlâ kapalı. Telefonu mu bozulmuş? Ne olmuş?"

"Tatlım, önce bir sakinleş ve şuraya otur güzelce," diyen Su koluma girip beni kanepeye oturttu. El ile birlikte iki yanıma oturdular.

"Her şeyi anlatacağız, merak etme."

"Evet, öncelikle sakin ol, kanka."

"Ya bana sakin ol deyip durmayın da anlatın bir an önce! Hadiiii!"

"Pekâla," dedi Su. "Öncelikle bu konuşmayı aslında seninle Mir yapacaktı ama Ela'yla benim konuşmamızın daha uygun olduğunu düşündük biz. Öncelikle bir olayı açıklığa kavuşturmamız lazım. Onu halledelim. Şimdi bir video izleteceğiz sana. Mir'in telefonundan aldık bunu. Onun telefonunun ekran görüntüsü. Lütfen izle."

Heyecanla izlemeye başladım. Video açılınca karşımda Berk'i göreceğim zannederken Ada'yı gördüm. Mir'le videolu görüşme yapmışlardı ve onun görüntüsüydü bu.

"Ada, neden çıktığımızı söyledin Berk'e? Neden böyle bir şey yaptın?" diyordu Mir. Ada'nın cevabıyla konuşma ilginç bir şekilde ilerliyordu:

"Mir, çok üstüme geldi Berk. Sürekli 'Mir'le sevgili misiniz?' diye sorup duruyordu. Sonunda iyice bunalttı beni. Ben de kurtulmak için öyle 'sevgiliyiz, birbirimizi çok seviyoruz,' deyiverdim işte."

"Ya sen ne yaptın? Ne hakla böyle bir şey söylersin?"

"Ama Mir... söylediklerimde biraz doğruluk payı var."

"Ne demek istiyorsun sen, Ada? Saçmalama!"

"Şunu demek istiyorum... Mir... ben... uzun süredir senden çok hoşlanıyorum."

"Ne? Sen... Sen... Nasıl olur da... Sen benim kardeşimsin Ada. Olamaz böyle bir şey! Hem onu ne kadar çok sevdiğimi, ondan başkasını asla sevemeyeceğimi en çok sen biliyorsun. Sen! Kardeşim!"

Burada videoyu kapattı Sude.

"Demek yalan söylemiş Ada. Mir doğruyu söylüyormuş," diye mırıldandım.

"Evet, abi ya! Bir de Mir'den hoşlanıyormuş! Bombe valla!"

"Evet, gerçekten de olacak iş değil!"

"Neyse ne! Bunun Berk'le ne ilgisi var, anlayamadım. Anlatacaklarınız Berk'le ilgili değil miydi? Berk nasıl? İyi mi? Onu söylesenize bana!"

"Sakin ol, lütfen. Berk'le ne ilgisi olduğunu birazdan anlayacaksın. Sabret biraz."

"Ve evet, Berk çok iyi. Domuz gibi."

"Ne? İyi mi? Oh, çok şükür! Ya kızım, neden daha önce söylemiyorsunuz bunu?"

İçim rahatlamıştı Berk'in iyi olduğu haberini alınca. Ama kızlar hâlâ gergindiler. Birbirlerine 'ne yapacağız?' der gibi bakışlar atıyorlardı. Başka bir şey vardı.

"Ee, hadi söyleyin. Başka ne var?" dedim.

"Güzcüğüm," dedi Su kolumu tutarak. "Birazdan göreceklerin ve öğreneceklerin... nasıl diyeyim..." 

"Fazla acı içerebilir. O yüzden lütfen kendini üzme. O şe... hiçbir şey için üzülmeye değmez. Tamam mı?"

"Tam-mam."

"Bunu sana Mir gösterecekmiş ama utanmış, yapamamış. Ama gönderen kişi utanmazın teki maalesef."

"Hadi Su. Göster şu fotoğrafı. Göster de bitsin artık bu iş. Çok uzadı."

El'in bu lafı üzerine şaşkın bakışlarım altında Sude telefonundaki fotoğrafı gösterdi.

Senin kız da artık benim yatak süsüm oldu😈 İntikamımın acı olacağını söylemiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Senin kız da artık benim yatak süsüm oldu😈 İntikamımın acı olacağını söylemiştim...

(Veeee gogoyazar, "no comment" der ve sözü okuyucuya bırakır🙂)

GÜZ SAÇLI KIZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin