Devam mı? Devam.
Geçen bölümde baya bir saçamalamışım guya yaşam yazıyordum. Neyse ama bu bölüm onun devamı gibi ve tabiki bir kaç hatıra.
Evet doğum ve sonrası yaşam. Ben gün geçtikce büyüyordum. Ve doğumumda olmayan babam bize para kazanmak için Rusyaya gitmişdi.
Benim 3 yaşım olduğunda annemle birlikte bizde onun yanına gitmişdik. Genel olarak zorluklar çekmiştik. Kolayca yaşanılmıyordu.
Para lazımdı ama iş yoktu. Neyse bu tamamen babamın sorunuydu. Bunu çözmeliydi.
Geçelim bana. Ben ne yapıyordum? Bizim kaldığımız evin kiracısının yanında takılıyordum.
Annemin söylediklerinden yola çıkıyorum. Ben tabi daha çok küçüktüm ve o yaşta rusca öğrenmiştim.
Annemin söylediklerine göre kiracımıza gördüğüm bir rüyayı rusca anlatmışım. Ama bu rüyayı annemede tekrar kendi dilimizde de anlatmışım. O rüyayı hep merak etmişimdir. Ama anneme ne rüyası gördüğümü sorsamda, hatırlamadığını söylüyor.
Evet sadece bir kaç ayda rus dilini çözmüştüm. Tabi halen Rusyada yaşasaydık. Ama sadece bir yıl kaldık ve ardından geri döndük. Rusya maceram sadece bu kadar değildi. Ama şimdilik bununla yetinelim.
Evet biz Rusyadan ait olmadığım yere tekrardan geri dönmüştük.
Bazen diyordum da acaba annem benden bıkıyormu? Peki bunu bana düşündüren şey neydi? Bir kaç şey işte.
Mesala, ben daha galiba 5 yaşım olduğu zamanlarda bana alınan-daha doğrusu kuzenlerimin eskileri-bana küçük geliyordu qayet doğaldı ben büyüyordum sonuçta.
Bir gün annem beni giydirirken ilk önce kısa kırmızı bir bluz giydirdi onun üzerinden de bir gömlek. Kırmızı bluzun kolları kısa olduğu için kollarını tutarak gömleği üzerinden geçirmeğe çalışıyordum.
Ama bluzun kolun kısaydı ve bir türlü tutamıyor elimden kaçırıyordum. Bunu bir kaç kez denememize rağmen bir türlü olmuyordu.
Sonunda annem çok kızdı ve bana bid tokat attı. Yüzüm acısa bile ağlamadım. Annem bana 'doğru tut artık şunu! ' diye çıkıştı.
Benim elimde olan bir şey değildi. Bende 'anne kolları çok kısa ne yapa bilirim ki' diye cevap verdim.
Annem farkındaydı. O da buna çok üzülüyordu. Yine her şeyin farkındayım.
Başka bir örnek. Bir gün annem benle bir konu hakkında konuşmak istedi.
Bana söyle söylüyordu. "Kızım bak, maddi durumumuz iyi değil. Bende istiyorum ki, çalışıp para kazanayım. Bu yüzden istiyorum ki, seni çocuk evine bırakayım. Yani her gün seni görmeye gelirim asla yalnız bırakmam. Ne düşünüyorsun böyle bir şey yapalım mı? "
Annenin bu söylediklerinden sonra boğazına bir yumru oturdu. Beni yetimhaneye bırakmak istiyordu. Ama benim annem de babam da yaşıyordu. Tabi babam artık bizi terk etmişti, doğru dürüst konuşamıyordum bile.
Şimdi ise annem beni bırakmak istiyordu. Peki bunu neden yapıyorlardı. Benim yüzümden mi? Belki de.
Anneme sormak istiyordum o zaman "Anne, ben size ne yaptım ki, beni terk ediyorsunuz? "
Onun karşısında ağlamıyordum. Ama onun gözlerinin dolduğunu görüyordum. Buradan bile ne kadar iyi bir aktör olduğumu görmek mümkün.Ve bu aktörlüğü kimse bana öğretmedi. Bunu annem de bile görmedim. Kim öğretti bana?
Neyse anılar bitmiyor. Şimdi ise küçükken en mutlu olduğu kahkahalarımın evimizde uçuştuğu bir ana gidelim.
Bir gün babam Rusya dan geri dönmüştü. Geceydi ve evde sadece annem babam ve ben vardık.
Annem ve babam kavga etmeye başladılar. Niçin kavga ettiklerini bile hatırlamıyorum. Ama ses tonları çok yüksekti.
Bi anda babam anneme elini kaldırdı. Ama o eli indirmedi. Annem ise daha çok kızdı ve 'çocuğun yanında bana birde tokatmı atacaksın dedi! '
Bundan sonra ben o odadan ayrıldım ve salona geçtim. Çünki iyi bir aktör her zaman işini doğru yapamaz ya.
Salonda ağlamaya başladım. Sadece durduramıyordum. Salonda televizyon kapalıydı. Ve ben yalnızdım. Her zaman TV kapalı olduğunda çok korkardım.
Belki de gerçek hayatta alamdıklarımız ce istediklerimi her zaman TV de gördüğüm için ola bilir. Bu yüzden TV sen ayrılamıyordum.
Bu korku üzüntüm kadar güçlü değildi. Ama bir ses duymuştum. Ne olduğunu merak ettim. Ama burda benden başka kimse yoktu. Arkama döndüm sanki arkamdaydı. Baktığımda ise yoktu. Tekrar önüme döndüğümde masanın üzerindeki metal dikkatimi çekmişti.
Güzelce parlıyordu salonu aydınlatan ışıklarla. O ses yine geldi ama bu kez rahatsızlık vermiyordu. Aksine anne ve babamın sesini bu sayede duymuyordum.
Bana metalı elime almamı söylüyordu. Elime aldım ve incelemeğe başladım. Bana bu metalın huzur getireceğini söylüyordu. Bir daha asla üzülmeğeceğemi.
Belki de haklıydı. Bundan kurtulmak için bıçağı sağ elime aldım ve sol kolumu yukarı doğru kaldırdım. Bileğime baktığımda damarlarımı net göre biliyordum.
Ses bana metalı oraya doğru yaklaştırmamı söylüyordu. Dediği gibi yaptım. Ama kesilmedi galiba güçsüzdüm. Ses bir daha gelmedi.
Bıçağı yerine koydum ve koltuğa uzandım. Ama ağlamamak hala durmamıştı. Tek fark çok gülüyordum.
Hatta öyleki sesim bile çok güzeldi. Gözlerimden yaş gelirken sadece gülüyordum. Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.
Bu anımı ne zaman hatırlasam bir yerlere uzanır ağlayarak gülerim. O sesin tekrar gelmesi için.
Ama bitirdikten sonra kalkar ve evi toplamağa başlarım ödevlerimi bitirir gecenin gelmesini beklerim. Sonrası başımı yastığa koyar ve uyurum. Her kes gibi. İyi geceler.