Harry oturduktan sonra masada garip bir sessizlik oluştu. Draco şaşkın bakışlarını Harry'den alamazken, Pansy ve Blaise gülmemek için kendilerini tutuyor gibiydiler. Mrs. Malfoy ise ortamdaki garipliğin farkında değilmiş gibi davranarak kahvaltısına devam ediyordu. Harry ise ne yapacağını bilemeyerek masadaki kitabın kapağını incelemeye başladı. Birkaç dakika boyunca devam eden sessizliği nihayet bozan Mrs. Malfoy oldu.
"Mr. Potter-"
"Harry," diye sözünü keserken başını kaldırıp Mrs. Malfoy'a baktı Harry.
"Pekala, Harry, nasıl istersen." Mrs. Malfoy gülümsedi. "Hogwarts'a dönüyor musun?"
"Hayır," diye cevapladı. "Dönmeyi düşünmüyorum."
Mrs. Malfoy hayal kırıklığıyla iç çekti. "Aksini söylersin diye ummuştum," dedi.
"Böylece," diye araya girdi Draco. "Onu bize örnek göstererek eğitimimizi tamamlamamız gerektiği konusunda nutuk çekebilirdin, değil mi?"
Mrs. Malfoy gülümsedi. "Niyetim o yöndeydi. Şimdiyse ikna etmem gereken kişi sayısı dörde çıkmış gibi hissediyorum."
"Üzgünüm, Mrs. Malfoy, beni ikna edebileceğinizi sanmıyorum."
"O halde belki sen beni ikna edersin."
"Kolay ikna olabilecek birine benzemiyorsunuz," dedi Harry, Mrs. Malfoy'a bakmayı sürdürürken.
"Denemeden bilemesin."
"Boşuna uğraşma Potter," dedi Blaise. "Biz iki aydır uğraşıyoruz ama sonuç değişmiyor."
"Oraya dönmek bizim için sadece işkence olur." Pansy, Harry geldiğinden beri ilk kez konuşmuştu. "Pek iyi bir itibarımız olduğu söylenemez sonuçta."
"Slytherin olduğunuz için mi?" diye sordu Harry.
Pansy güldü. "Yeterli değil mi? Bir de seni ona teslim etmek istediğim gerçeği var tabii."
"Sorun değil," dedi Harry.
"Sorun değil mi? Seni ölüme yollamak istedim ve sen sorun olmadığını mı söylüyorsun, Potter?" Pansy şaşkındı. Harry'nin garip biri olduğunu biliyordu ama bunun için kendisini affedebileceğini hiç düşünmemişti. Blaise de aynı fikirdeydi ki şaşkın bir ifadeyle Harry'ye bakıyordu. Draco ise biraz bile şaşırmamıştı.
"Seni suçlamıyorum, Parkinson, ciddiyim. Sen sadece birçoğunun istediği şeyi dile getiren kişi oldun, o kadar. Savaş kötüydü, evet, ama bitti. Kimsenin bu yüzden boğazına yapışacağını düşünmüyorum. Hogwarts'a dönmek istiyorsan bu konuda endişelenmene gerek yok."
Harry sustuktan sonra ortama yeniden sessizlik hakim olmuştu. Draco nihayet Harry'nin bakışlarını yakaladığında hafifçe gülümsedi. Ona destek olduğunu göstermek istemişti ama bu yaptığı Harry'ye buraya neden geldiğini hatırlatmıştı sadece. Aklının köşelerinde kalan sorular yeniden kontrolü ele aldığında Harry huzursuzca suyundan birkaç yudum içti.
"Bu arada," diye sessizliği yeniden Mrs. Malfoy bozdu. "Draco'yla arkadaş olduğunuzu görmek güzel. Senin hakkında yıllarca susmak bilmediğini düşününce, rahatladım doğrusu."
"Anne!"
Pansy bir anda gülmeye başladı. Blaise ise Draco'nun gazabından korktuğu için kendini tuttuysa bile sırıtmadan edememişti. Draco şoktaydı ve bakışlarını Harry'den kaçırmaya çalışıyordu. Harry ise 'arkadaş' kelimesine takılmıştı. Mrs. Malfoy çıkarımda mı bulunmuştu? Yoksa Draco arkadaş olduklarını mı söylemişti? Daha da önemlisi, gerçekten arkadaşı mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Lost Memories
Fanfictionİki ay önce biten savaşın ardından herkes toparlanmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyücü dünyasında neredeyse herkesin kahraman olarak kabul ettiği Harry Potter ortalarda görünmüyor. Yoğun sorgulamaların ve mahkemelerin ardından Azkaban'dan kurt...