Hogwarts'ta en önemli gelişmeleri yaşadığı yere adım adım yaklaşırken içini garip duygular kaplamıştı, her zamanki gibi. Buraya ne kadar sık gelirse gelsin buna engel olamıyordu. Birbirlerine burada sıkı sıkı tutundukları gibi, burada kopmuşlardı birbirlerinden. Birbirlerini burada kaybedip, burada bulmuşlardı. Belki de defalarca. Draco, hayatının en zor kararlarıyla burada yüzleşmişti. Dumbledore. Harry. Onu hayatının her anında takip edecek seçimlerini burada yapmıştı ve her şeye rağmen kendini burada bulmaya devam ediyordu. Tıpkı Harry'nin kendisini buraya attığı gibi...
Demirlerin önünde dikilen Harry'nin arkasından sessizce yaklaştı. Elbette Harry onun geldiğini daha içeri adım attığı andan beri biliyordu ama bakışlarını manzaradan ayırmadı. Draco yanına geldiğinde ellerini önündeki demire yerleştirip derin bir nefes aldı. Hava burada her zaman daha temiz gelirdi ona.
"Yemek neredeyse başlayacak," dedi ona bakmadan. "Çocuklar gelmek üzeredir."
"Biliyorum," dedi Harry, gülümseyerek. Ardından bir elini, Draco'nun demiri tutan elinin üzerine koydu. "Gelecektim şimdi."
"Yalancı." Draco gülerek ona döndü. "James'in ilk gününde de böyleydin."
"Nasıl?"
"Stresli?"
"Değildim," diye itiraz ederken Draco'ya döndü.
"Yalancı," diye tekrarladı. "Bunca yıldan sonra bana hala yalan söyleyebileceğini düşünmen gözlerimi yaşartıyor."
Harry gülerken bakışlarını yeniden karanlığa çevirdi. "Stresli olabilirim," diye kabullendi. "Sadece biraz."
"Albus Gryffindor'a seçilmez diye, değil mi?"
"Hayır," dedi hemen. "Hangi binaya seçildiği benim için önemli değil."
"Emin misin?" diye sordu. "Slytherin olması bile mi?"
"Evet." Harry yeniden yanındaki adama döndü. "Benim için sorun değil ama Albus endişeleniyor. James'i birkaç kez Slytherin'in asla Gryffindor kadar iyi olamayacağından bahsederken yakaladım. Konuşmayı denedim ama Gryffindor oluşuyla gurur duymasını engelleyemiyorum."
"Kime çektiyse artık," dedi gülerek.
"Draco."
"Tamam, tamam. Kızma hemen. Endişelenmene gerek yok, Gryffindor olacağından eminim."
"Bilmiyorum," diyerek omuz silkti. "Scorpius?"
"Ne olmuş Scorpius'a?"
"Slytherin olmazsa?"
Draco güldü. "Ah, olacak. Olmasa da sorun değil ama olacak, olacağını biliyorum."
"Doğduklarından beri Albus'la yapışık ikiz gibiler. Ayrı binalarda olmak onları uzaklaştırırsa?"
"Bak," dedi ve iç çekti Draco. "Hangi binada olacaklarına biz karar veremeyiz, değil mi? Seçmen Şapka karar verecek ve oraya yerleşecekler. Bunun için endişelenmeye gerek yok. Önce bir sonucu görelim."
Harry başını salladı. Ardından yüzüne bir sırıtma yerleşti. "Scorpius Gryffindor olsa ne güzel olurdu ama," deyiverdi. Amacı Draco'yu sinir etmekti.
Draco ise, "Olurdu," diyerek şaşırttı Harry'yi. "Aşık olduğum adam bir Gryffindor, oğlum, James bir Gryffindor, Scorpius oldu diye üzüleceğim sanıyorsan yanılıyorsun." Elinin üstündeki eli tutup merdivenlere doğru yürümeye başladı. "Ama Slytherin olacağını biliyorum, Potter. Her şeye rağmen o bir Malfoy."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Lost Memories
Fanfictionİki ay önce biten savaşın ardından herkes toparlanmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyücü dünyasında neredeyse herkesin kahraman olarak kabul ettiği Harry Potter ortalarda görünmüyor. Yoğun sorgulamaların ve mahkemelerin ardından Azkaban'dan kurt...