Patronus gelişmesinden sonra ikisini de uyku tutmamıştı. Yatakta öylece uzanıp saatlerce sohbet ettiler. Harry'nin anıları bir şekilde hatırlıyor olmasından konuştular. Hogwarts'a dönüş için bir sürü plan yapıp bir kısmını iptal ettiler. Planların bir kısmında kolayca ortak paydada buluşurken, diğer kısmında elbette fikir ayrılıkları yaşadılar. Ancak bütün bu planların değişmeyecek tek bir kısmı olduğu konusunda anlaşmakta zorlanmadılar: Hogwarts'a gerçekten dönüyorlardı. İkisine de hem cenneti, hem cehennemi yaşatan o büyülü kalenin koridorlarını yeniden adımlayacaklardı. Sınıflarında oturacak, Quidditch sahasında uçacak, karanlık ormanı turlayacak, göl kenarında küçük kaçamaklar yapacaklardı. Yeni iksir profesörünün kim olacağını bilmiyorlardı ama Harry muhtemelen sık sık çuvallayacak, ödevler için Hermione kopya çekmesine izin vermediğinde, Draco'yu ikna etmek için kendine özel bazı yöntemler deneyecekti. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde Harry elbette üstün başarı gösterecekti ama bunun için kendisiyle gurur duymayacaktı. Büyücü satrancında Ron'a karşı onlarca maç kaybedecekti. Noel'de Mrs. Weasley'den gelen 'H' kazağını keyifle giyecekti. Sınavları geçmek için okula dönmesine rağmen, muhtemelen sınavlara çalışması gereken zamanı sınava çalışmak dışında bir sürü şeyle harcayacaktı. Son günlerde ise Hermione'nin zoruyla Ron'la birlikte kütüphaneye sürüklenirken bulacaktı kendini. Büyük ihtimalle Draco da orada olacaktı. Bütün haylazlığına ve zorba hallerine rağmen Draco'nun derslerinin kötü olduğunu görmemişti hiç. Özellikle iksir dersindeki başarısı Harry'yi hep şaşırtmıştı. Yine şaşırtacaktı. Belki de Draco, Harry'nin nihayet iksire birazcık daha fazla ilgi duymasını sağlardı. Sadece birazcık daha...
"Bir konuda daha anlaşmamız gerekiyor," dedi Harry, kısa süreli sessizliğin ardından.
"Hayır," dedi Draco daha bitirmesine izin vermeden. "Seninle Gryffindor masasına oturmayacağım."
"Söyleyeceğim bu değildi," derken esnedi. "Ama iyi fikirmiş, sevdim. Kesinlikle yapmalıyız."
"Asla, Potter."
"Hadi ama! Sen bizimle oturursan ben de Slytherin'de oturabilirim," diye teklif etti.
Draco bir an için düşünse bile kafasını salladı. "Aptal Gryffindor'larla oturmuyorum, hayır. Beni öldürmen lazım."
"İyi," dedi Harry, umursamıyormuş gibi. "Herkesin içinde göndereceğim çığırtkanı dinlerken yüzünü zevkle izleyeceğim o halde."
"Ha-ha, yapmazsın." Harry'nin yüzündeki ciddiyete karşılık gözlerini kıstı. "Hayır."
"Pekala, o halde ortak noktada buluşalım. Hufflepuff'ta beraber oturabiliriz."
"Merlin, hayır! Bu beni öldürür!"
"Bu mümkün değil, Malfoy. Sen zaten ölmemiş miydin? İkinci kez ölemezsin ya?" Draco ne söylediğini anlamaya çalışırken Harry pis pis sırıttı. "Şahgaga seni öldürmüştü ya, unuttun mu?"
"Seni öldüreceğim, Potter," derken Harry'yi omzundan biraz ittirdi.
"Ölüyorum, şu halime bakın, beni öldürdü!" diye Draco'nun üçüncü sınıftaki halini taklit ederken yatakta kıvranmaya başladı Harry.
"HARRY JAMES POTTAH!" Draco yastığı alıp Harry'nin suratına geçirdi. Harry kahkaha atarken yastıkla bir kez daha vurdu. "İlgini çekmek için yapmadığım şey kalmadı ve sen dalga mı geçiyorsun, pis Gryffindor?!"
"İlgimi çekmek için denediğin yöntemler gözlerimi yaşartıyor, Malfoy." Harry gülmeye devam ediyordu. "Ama gülmekten! Gerçekten..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Lost Memories
Fanficİki ay önce biten savaşın ardından herkes toparlanmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyücü dünyasında neredeyse herkesin kahraman olarak kabul ettiği Harry Potter ortalarda görünmüyor. Yoğun sorgulamaların ve mahkemelerin ardından Azkaban'dan kurt...