Saat sabahın yedisini gösterirken Malfoy, üçüncü kez geldiği evin kapısındaydı. Bu kadar erken gelmeyi planlamamıştı ama sabırsızlığına yenik düşmüştü. Zaten Potter'ın bunu umursayacağını düşünmüyordu. Bir saat geç geldi diye onu seve seve buyur etmeyecekti nasılsa. Hangi saatte gelirse gelsin onun agresifliğine katlanmak zorunda kalacaktı. Bunu ne kadar erken atlatırsa o kadar iyi diye düşünüyordu. Ayrıca Potter'ın uyku sersemliğinden faydalanmayı da düşünmüyor değildi. Ek olarak kahvaltılık bir şeyler de getirmişti. Yani karşılaşacağı öfkeyi en aza indirme konusunda hazırlıklı sayılırdı.
Önceki gibi evine izinsiz girmenin, öfke azaltıcı planına katkısı olmayacağını düşünerek kapıyı çalmaya karar verdi. Ancak Malfoy, elini kaldırdığı sırada duyduğu sesle bir anlığına duraksadı. Çoktan uyanmış mıydı acaba? Ne duyduğunu anlamak için dikkat kesildiğinde sadece sessizlikle karşılaşmıştı. Belki de yanlış duydum, diye geçirdi içinden. Kapıyı iki kez tıklattıktan birkaç saniye sonra aynı sesi yeniden duydu. Bu kez daha netti. Sesin Potter'a ait olduğunu ve onun acıyla bağırdığını anladığı anda düşünmeyi bıraktı. Elindeki poşet yerle buluşurken asasını çıkarttı ve kapıya doğru salladı. Kapı içeri doğru açıldığı anda Malfoy içeri daldı.
"Potter!"
Birinin ona zarar verdiği düşüncesiyle evde başkasını görmeyi bekleyen Malfoy, etrafa hızlıca baktıysa da gördüğü sadece Potter'dı. Koltukta yatıyordu, gözleri kapalıydı ve derin nefesler alırken acıyla inliyordu. Malfoy hızlıca asasını salladı ve dış kapının kapanmasını sağladı. Ardından bir kez büyü daha yaptı.
"Muffliato." Böylece Potter'ın bağırmasını kimsenin duymayacağından emin olduktan sonra koltuğa gitti hemen. Ne yapacağını bilemeyerek yanına oturmuştu. Kabus gördüğü, en azından kimse ona zarar vermeye çalışmadığı için biraz olsun rahatlamıştı. Ancak çaresizliği tümüyle kaybolmuş değildi. Potter uykusunda kıvranırken almaya çalıştığı nefeslerin arasında acıyla inlemeye devam ediyordu. Sanki... Sanki üzerinde Cruciatus laneti uygulanıyordu. Potter'ı bu acıdan uzaklaştırmak için Malfoy'un yapabileceği tek bir şey vardı.
"Potter," dedi ama sesi o kadar kısık çıkmıştı ki Potter uyanık olsa bile duymayabilirdi.
"Potter," diye yeniden denedi. Bu kez sesi daha yüksek çıktıysa da Potter'ın çığlığıyla bastırılmıştı.
"Uyan, Potter, sadece kabus görüyorsun. Sorun yok. İyisin." Konuşurken yüzüne uzanmış, terden ıslanıp alnına düşen saçlarını geriye doğru itmişti. Ne yaptığını o bile bilmiyordu. Potter ise hala acı çekiyor gibi görünüyordu.
"Harry," diye denedi şansını bu kez. Ellerini omuzlarına yerleştirmiş, onu sarsmayı denemişti. Bunu yaptığı anda ne olduğunu bile anlamadan geriye savruldu Malfoy. Salondan mutfağa doğru savrulmuş, yere düşerken sandalyelerden birine çarpmıştı. Sırtında hissettiği acıyla doğrulmaya çalışırken bakışları Potter'ı buldu. Koltukta oturur pozisyona geçmiş, derin nefesler almaya çalışırken Malfoy'a bakıyordu.
"Ne yaptın?" diye sordu Potter, öfkeyle.
"Ben bir şey yapmadım," diye hızlıca açıkladı. Yerde oturur pozisyona geçmişti. "Kabus görüyordun, uyandırmaya çalış-"
"Sana ne yaptın diye sordum!"
"Ben de bir şey yapmadığımı söyledim, Potter!" Malfoy ayağa kalkmış, kendi anlık öfkesine yenik düşmüştü. "Kapıdaydım ve bağırdığını duydum, içeri girdim, kabus görüyordun ve uyandırmak istedim. O kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Lost Memories
Hayran Kurguİki ay önce biten savaşın ardından herkes toparlanmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyücü dünyasında neredeyse herkesin kahraman olarak kabul ettiği Harry Potter ortalarda görünmüyor. Yoğun sorgulamaların ve mahkemelerin ardından Azkaban'dan kurt...