Harry'nin hafızasını tazeledikleri, farklı binalardan öğrencilerin değişimli olarak birbirlerinin masasında yemek yedikleri, herkesin ön yargılarını kırmak için çaba harcadığı üç haftayı geride bırakmışlardı. Harry ve Blaise birbirlerine isimleriyle hitap ediyorlardı. Aynı şey Draco ve Ron için geçerli değildi ama hiç değilse eskisi kadar dırdır etmiyorlardı. Draco ve Hermione herkesi şok edecek kadar iyi geçinmeye başlamışlardı. Dersler konusunda ortak görüşleri ve sevgililerine göre çalışmaya daha yatkın oluşları sayesinde uzun sohbetlere girebiliyorlardı. Hatta Ron ve Harry'yi zorla kütüphaneye götürüyor ve iksir çalıştırıyorlardı. Ron bu duruma önceki yıllardan alışkındı ama Harry için Draco tarafından çalıştırılmak başlangıçta garip olsa da Harry'nin hoşuna gitmişti. Bunu elbette ona söylemeyecekti.
Neville, aynı ortak salonu paylaşmaya başladıklarından beri Hannah ile daha yakındı. Ondan hoşlandığını etraftaki herkes anlamıştı ama henüz bir itiraf söz konusu değildi. Kıyıda köşede kendileri bile farkında olmadan flört ediyorlardı. Ginny önceki yıllar bir süre birlikte olduğu Dean ile yeniden görüşmeye başlamıştı. Blaise ve Pansy 'kanka' sınırlarından hiç uzaklaşmamışlardı ama diğerleri onları yakıştırmaktan vazgeçmeyecek gibi görünüyordu. Eğer Pansy son sınıf bir Hufflepuff'tan hoşlandığını itiraf edebilseydi bu yakıştırmalar son bulurdu. Ancak Pansy... Böyle bir şeyi... Asla yapmazdı.
Sabah dersleri olmadığı için normalden geç uyanan Harry, Snitch desenli pijamasıyla ortak salona girdi. Ron ve Hermione şöminenin önündeki üçlü koltuğa yayılmış sohbet ediyorlardı. Draco ise tekli koltukta kitap okuyordu.
"Günaydın," dedi Harry, esneyerek.
Draco başını kitaptan kaldırıp Harry'yi baştan aşağı süzdü. "Şu pijamalara asla alışamayacağım," derken sırıtıyordu.
"Günaydın, Harry," dedi Hermione. "Biz de önümüzdeki hafta sonu için plan yapıyorduk. Hogsmeade'e geliyorsunuz, değil mi?" diye sorarken Draco'ya baktı.
"Geliyorlar tabii ki!" dedi heyecanla, Ron. "George yeni ürünlerden bahsetti, görmemiz lazım."
"Gideriz," derken köşedeki masadan günün gazetesini aldı Harry. Ardından Draco'ya doğru ilerledi. Kendini rahatça kucağına bırakmış, bacaklarını koltuğun yanından aşağı sarkıtacak şekilde oturuvermişti.
"Merlin," dedi Ron homurdanarak. "İki dakika ayrı kalamaz mısınız?"
"Gece ayrıyız zaten, özlüyorsam ne yapabilirim?" derken gazetenin ilk sayfasında göz gezdiriyordu Harry. Draco sırıtarak kitabını yere doğru bıraktı.
"En yakın arkadaşına yalan söylemeye utanmıyor musun?"
"Ne yalanı?" diye sordu Harry, anlamazdan gelerek.
"Hadi ama dostum, geceleri görünmezlik peleriniyle odaya geldiğini anlamadığımı mı sanıyorsun?" Harry ve Draco aynı anda gülerken Ron gözlerini devirdi. "O pelerinle en az senin kadar tecrübem olduğunu biliyorsun. Anlamayacağımı düşünmen kalbimi kırdı, Harry. Neyse ki sessizlik büyülerini unutmuyorsunuz."
"İşte," dedi Draco. "Yerinde olsam bize kibar davranırdım, Weasley." Ron cevap vermezken Draco Harry'ye odaklandı. "Sen gidip hazırlansana," dedi. "Dersten önce yapmamız gereken bir şey var."
"Ne?" diye sordu Harry.
"Ne olduğunu söyleyecek olsam 'bir şey' demezdim, Potter. Kalk."
"İyiydi böyle ya," diye homurdandı.
Draco gözlerini devirdi ve Harry'yi poposundan ittirerek yere yapışmasını sağladı. "On dakikan var, Potter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Lost Memories
Fanfictionİki ay önce biten savaşın ardından herkes toparlanmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyücü dünyasında neredeyse herkesin kahraman olarak kabul ettiği Harry Potter ortalarda görünmüyor. Yoğun sorgulamaların ve mahkemelerin ardından Azkaban'dan kurt...