Neredeyse 1 ay olmuştu ama ben hala o gördüğüm kağıdı, o şiiri bir an olsun unutamıyordum. Şiirin beni çok etkilediğini söyleyemem ama bana yazılmış olması ve Murat abi tarafından yazılmış olması beni dehşete düşürmüştü. Nasıl olur ki böyle bir şey? Ben ona aşık olması için ne yapmıştım ki? Kendimi suçlamaya ve utanmaya başlamıştım. Allahım onun nefsini kabartacak bir şey yaptıysam beni affet. Nedensizce korkuyordum. Bir an önce İstanbul'a gitmeyi daha çok istiyor oldum ve hazırlıklarımı tamamlamıştım çoktan. Yarın ailemle son günüm olacaktı ve ertesi gün geceyi İstanbulda yurttaki ranzada geçirecektim.
Babam eve gelmiş içerde Yusufu seviyordu. Bende akşam namazını kılıp onların yanına geçtim. Fatma da çayın yanına kek yapmış mutfakta onları servise hazırlıyordu. Babam ve Yusufla son günlerim olduğunu düşünmek bile gözlerimi dolduruyordu. Nasıl dayanacaktım hiç bilmiyorum. Kalbim ortadan ikiye bölünmüştü sanki ve bir tarafı burayı bir tarafı İstanbulu istiyordu.
Kek tabaklarını içeriye getiren Fatmaya yardım etmek için mutfağa gittim ve son tabağı elime aldığım da kekin üzümlü olduğunu fark etmiştim. Büyük bir sevinçle
-Üzümlü kekkk! en sevdiğimden
Fatma da çayları almak için yanımdaydı ve gülümseyip
-Evet gitmeni kutlamak istedim
Neydi bu şimdi Allah aşkına seviyor mu dövüyor mu anlamadım.
-O kadar mutlu oldun yani gitmeme öyle mi?
-Hayır tabiki de değilim ama senin üzüldüğünün farkındayım ve ufacıkta olsa mutlu etmek istedim
Yok gerçekten bu kadının ruh hali pek sağlıklı değildi daha beyaz demeden kara diyordu. Ama ben yinede teşekkür etmiştim.
Odaya geçip çaylarımızı içmeye başladık ama neden ise bugün pek bir neşeliydi herkes. Sahiden gitmemi kutluyorlardı sanki. Babam aklına birden gelmiş gibi bana dönüp
-Kızım tek başına gitmek istediğine emin misin?
-Evet baba ben giderim sen merak etme?
-Şuna da bak. Öyle kolaydı küçük hanım merak etme demek. En azından bırakıp gelseydim seni.
-Babacığım o kadar yol çekeceksin yalnız başına. Hem Fatma ve Yusuf yine perişan olacaklar. Ben artık büyüdüm hem öğrenmem gerek sen hep yanımda olamayacaksın ki.
Babam bu söylediğime alınmış gibiydi. Alınmışlıkta değilde mahçup olmuş gibiydi.
-Kızım kusura bakma seni yalnız bırakmayı hiç istemezdim ama dediğin gibi yapacak bir şey yok. Yinede kararın değişirse çekinme söyle bana olur mu?
-Tamam babacığım sen rahat ol.
Yusufun anlamsız çıkardığı yüksek sesle hepimiz irkilip ona döndük. O ise hepimizin ona dönmesinden hoşnut olmuş gülüyordu. Orda nasıl neler yapacağımı defalarca anlatan babama ne kadar anladım desemde pek ikna edemiyordum. Gecenin geç saatleri olmuştu ve artık yatma vakti gelmişti. Babamdan müsade isteyip odama geçmek için ayağa kalktım ve Fatma'nın kucağındaki Yusufa el sallayıp öpücük attım. Tam odadan çıkarken babam
-Haa Sümeyye kızım yarın uyanınca benim dükkana gelde sana bir telefon almaya gidelim.
Şaşırmıştım. Evet telefon almam gerekiyordu ama bu teklifi babamdan beklemiyordum. Ona günlerce ısrar edip yalvarmam gerekiyor zannediyordum ama yanılmışım. Babam benim neye ne zaman ihtiyacım olduğunu çok iyi biliyormuş.
-Tamam baba gelirim.
Odama geçip kitaplıktan götürmek istediğim kitapları seçip bavuluma koydum ve yatağa uzanıp sessizce tavanı izledim. Aklımdan hiç çıkmayan o olay, yalnız ve sessiz kalınca daha da belirgin oluyordu. Neden bu kadar kafama takılmıştı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
ДуховныеKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...