Sabah ezanının sesi odamı doldururken,uzun bir süre sonra bu kadar huzurlu uyanıyordum. Yatağımda doğrulup elimle perdeyi araladım ve sakin sokağın sessizliğine bakındım. İçeriden gelen tıkırtılarla, dalmış olduğum durumdan sıyrılıp hemen ayaklandım. Abdest alıp tekrar odama geldim ve namazımı kıldım, her gün yaptığım gibi, Çağrı için yasin okudum ve bolca dua ettim.
Çağrıyı uğurlayalı 5 ay olmuştu ama bana göre daha dün gece gibiydi. O günden beri çok durgun ve düşünceliydim ama bugün onu rüyamda çok güzel görmüştüm ve bu beni çok rahatlatmıştı. O geceden beri ne Çağrı ile ilgili bir kelime, ne de o günle alakalı bir kelime edilmedi. Hiç olmamış, yaşanmamış gibi davranıyordu herkes. Bu biraz canımı acıtsada sanırım benim için daha iyiydi.
Mutfaktan gelen seslere bakılırsa Fatma uyanmış ve mutfağa girmişti. Bende yavaş yavaş toparlanıp onun yanına geçtim.
-Hayırlı sabahlar.
-hayırlı sabahlar Sümeyye, Uyandırdım mı yoksa.
-yok uyanıktım zaten.
-Yusuf'a süt ısıtayım dedim bende.
-Babam uyuyor mu.
-yok,kitap okuyor yatakta.
Fatma bir yandan sütü ısıtıyor bir yandan da çay suyu koyuyordu. Bende biraz balkona çıkıp oturdum. Sabahları balkona çıkıp etrafın telaşını izlemek çok hoşuma gidiyordu. Hava epeyce soğuk ve kapalıydı, kış günlerinin en tatlı zamanlarıydı bu zamanlar. Kimileri yine ekmek almak için çıkmış evinden, kimileri ise ekmek satmak için... Yine bir telaş, yine bir düzen vardı etrafta. Ne olursa olsun aksamayan bir düzen vardı. Bu düzene kimileri dahil oluyor, kimileri ise ayrılıp gidiyordu. Ne gelenler, ne de gidenler bu düzeni hiç bozamıyorlardı çünkü düzeni kuran Rabbimdi ve onun gücü, kuvveti sınırsızdı.
Çağrının vefatından kısa bir süre sonra okullar açıldı ve bir an önce gidip yerleşmem gerekiyordu. Ne kendimde okula adapte olacak gücü, ne de İstanbula bakacak yüreği göremiyordum. Benim için İstanbul çağrı demekti, aşk demekti, muhabbet demekti, hayaller demekti... Sadece bu sürede değil geri kalan vakit içinde İstanbul çok ağır gelecekti bana ama bu kadar büyük bir kararı vermek için henüz erkendi. Öncelikle babamla da konuşup, bir süre okula ara vermek istediğimi söyledim. Babamın kararıma kesinlikle itiraz etmeyeceğini bildiğim için, çok düşündüm ama yine kararım değişmedi. Babamda benim için bunun daha hayırlı olacağını, yanında olursa onun da daha mutlu olacağını söyledi. Bir kaç dilekçe ve mail yolu ile okula durumu bildirdik ve 1 yıl ailemin yanında kalıp dinlenecektim.
Kahvaltı hazırlanmış, Yusuf uyanıp ortalıkta dolanmaya başlamıştı bile. Bende hemen ellerimi yıkayıp, Yusufu kucağıma aldım ve sofraya geçtim. Babam da huzurlu bir ses tonuyla hayırlı sabahlar diyerek geldi sofraya. Yusuf hemen atıldı tabi babamı görünce, bende daha fazla direnmeden onun kucağına verdim.
-nasılsın kızım, iyi misin?
-elhamdülillah baba, bugün kendimi daha da iyi hissediyorum.
-çok şükür, maşallah. Bende iyi gördüm seni bugün.
Fatma neşeli bir ses tonu ile girdi araya
-Diyorum ki bugün hep beraber bir şeyler mi yapsak?
Babam yandan yandan Fatmaya bakarak.
-Ne yapacağız hanım bu havada.
-Bilmem, akşam yemeğini dışarıda yiyelim mesela, değişiklik olur.
-Hmm olabilir, Sümeyye sen ne dersin kızım?
-Olur, bana uyar.
-İyi o zaman, akşam ben gelmeden hazır olun, gelince hemen çıkalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
EspiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...