Eve gelene kadar içim içimi kemirmişti. Fatma'ya sormak istiyordum ama nasıl soracağımı bilemiyordum. Bir an önce gitseydim İstanbula da bitseydi şu kabus artık diye iç geçirdim.
Odama girip üzerimi çıkardım ve son toplamam gereken eşyalarımı da bavula yerleştirdim. Bu gece son gecemdi üzülüp ağlamam gerekirdi belki ama şu son birkaç gündür olanlardan dolayı yarını iple çekiyordum. Daha fazla düşünmek istemeden uyumaya çalıştım.
Sabah sabah bu ses de neyin nesiydi böyle. Fatma erkenden kalkmış elektrikli süpürge çalıştırıyordu. Uykulu gözlerle saçım başım dağınık bir şekilde salonun kapısında dikilip Fatmayı izliyordum ama o pek beni fark etmiş gibi durmuyordu. Yaklaşıp makinenin kapatma tuşuna bastım. Fatma hemen arkasını dönüp bana baktı.
-Ne yapıyorsun sen Sümeyye Allah aşkına?
-Asıl sen ne yapıyorsun Fatma? Sabahın köründe böyle bir şey yapılır mı?
-Neden yapılmasın küçük hanım. Hem sana mı soracağım ne zaman yapacağımı.
-Az daha sabretsen olmuyordu değil mi? Gidiyorum zaten bu akşam, rahat rahat yap ne istiyorsan.
-Sümeyye unutma ki burası benim evim, sen varsın ya da yoksun ama burası her zaman benim evimdi bunu anla artık. Hep burda kalsanda kendi evimi temizlemek için senden izin almazdım.
-Biliyorum. Sen sadece kendinin değil başkalarının özeline girmek için de izin almıyorsun zaten.
Dünkü sinirimi çıkartmak gibi bir niyetim yoktu ama bu kadar lafın üzerine kendimi tutamamıştım. Ama bugün beni sinirlendirmek için yemin etmiş gibiydi Fatma. Küstahça gülerek:
-Ne zamandan beri Murat senin özelin oldu Sümeyye hanım.
Yok bu kadarı fazlaydı. Daha fazla burada bulunmam benim için de Fatma için de pek hayırlı olmayacaktı. Ona tek bir kelime etmemin gereksiz olduğunu fark edip odama geçtim. Sinirden gözlerim dolmuştu ama sakin olmalıydım. Gidip elimi yüzümü yıkadım ve Murat abiyle konuşmaya gitmek için hazırlanmaya başladım.
Her zamanki giydiğim siyah feracemi giyip üzerine mor bir şal taktım. Özenmek gelmiyordu içimden. Biran önce bitsin şu olay diye dua ediyordum. Siyah spor ayakkabılarımı giyerek yeterince önemsemediğimi artık belli etmiştim galiba. Ne konuşacağım hakkında pek fikrim yoktu ama Murat abiyi üzmek istemiyordum. Gerçekten çok iyi birisi ve bana çok iyiliği dokunmuştu. Bizim mahalleden uzak ama yürüme mesafesinde bir kafede buluşacaktık. Ben kafeye yaklaştıkça çok heyecanlanmaya ve korkmaya başlamıştım. Eğer burdan gidecek olmasaydım Murat abiyle bu görüşmeyi yapacak kadar cesur olamazdım. Kafeye girmeden önce içeride beni bekleyen Murat abiyi görüyordum. Siyah keten bir pantolon üzerine de mor kareli spor bir gömlek giymişti. Sanki bilerek yapmış gibi sinirlenmiştim ama sinirimin çok saçma ve yersiz olduğunu fark ettim. Beyaz tenine düşen kirli sakalını eliyle kaşımasından belliydi ne kadar heyecanlı olduğu. Belki de çoğu kızın hoşuna gidecek bir tipi vardı ama benim için hep Murat abiydi o.
Kapıdan içeri girdiğimi fark edince hemen ayağa kalkmıştı. Simsiyah gözleri ışıl ışıldı resmen. Benim bu görüşmeyi kabul etmemi olumlu bir gelişme olarak görüyordu tahminimce. Oysa ki ben buraya onu artık abi olarak bile göremeyeceğimi söyleyemeye gelmiştim. Utanmış bir ses tonuyla çekinerek.
-Hoş geldin.
Zorla söylebilmiştim hoş buldum diye. Daha nasıl söyleyecektim kafamdaki onca şeyi?
-Hoş buldum.
Ben sandalyeme tamamen oturduktan sonra oturmuştu o da sandalyesine. Nasıl başlayacaktı? Neler söyleyecekti acaba? Benim öğrenmiş olduğumu bilse ne yapardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
EspiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...