Bunu birinin kasıtlı olarak yapmış olmasına mı? Yoksa bunu can dostum Melek'in yapmış olmasına mı üzülsem bilemiyorumdum. Nasıl bir açıklama, nasıl bir sebep bunu mazur görmemi sağlayabilirdi ki? Aklımın da kalbimin de kabul edemeyeceği bir itiraftı bu. Şimdi bunların hepsinin bir rüya olmasını dilemekten başka çarem kalmamıştı. Hayatta ki tek dostum, can yoldaşım Melek, kalbimin en sağlam yerini yıkmıştı şuan. Ona olan sonsuz güvenime karşı nasıl bunu yapabilmişti.
Hemen kağıdı ve defteri tekrar dolaba koyup yatağıma geçtim ama gözlerimin durmaya hiç niyeti yoktu o kadar çok bağırmak geliyordu ki içimden üstelik İstanbul'u bu kadar sevmeme rağmen bunları kabullenememiştim kim bilir aksi halde neler olurdu. Yatağın içinde ağlayarak geceye veda etmiştim.
Sabah uyanır uyanmaz yataktan kalkıp yüzümü yıkadım ve bahçeye indim saat çok erken olduğu için pek kimse uyanmamıştı. Hava neredeyse yeni aydınlanıyordu. Biraz yürüdükten sonra kızları uyandırmak için odaya çıktım. Bugün bizim dersimiz yoktu ama sanırım Elif'in vardı. Çoktan uyanmış hazırlanıyordu. Beni görünce hazırlamakta olduğu çantayı bırakıp yanıma geldi.
-Günaydın Sümeyye. Nerden geliyorsun bu saatte?
-Günaydın. Bahçeye inmiştim hava almak için.
-Bu saatte mi? Hem bugün dersin de yok senin yatsaydın.
-Uyku tutmadı. Sabah namazından beri uyuyamıyorum. Kalkıp dolaşayım dedim.
-İyi yapmışsın da neden uyku tutmadı bir sıkıntın mı var?
-Yoo. Ne sıkıntım olacak ki?
-Ne bileyim işte vardır bir şeyler. Kötü haber falan almışsındır. anlatmak istersen dinlerim.
Elini elimin üzerine koyup samimiyetini ifade etmeye çalışmıştı ama ben nedense bu samimiyete inanmamıştım. Melek'in yaptığından sonra artık nasıl güvenip dost edinecektim ben. Yine de Elif'e haksızlık yaptığımı düşündüm.
-Sonra konuşsak olur mu? Sen şimdi git okula akşam konuşuruz.
-Peki öyle olsun bakalım. Haydi görüşürüz o zaman Allah'a emanet ol.
Pardösüsünü giyip çantasını takmıştı sırtına. Odadan çıkarken samimi bir gülümseme ve küçük bir öpücük yolladı bana. İstemsiz gülümsemiştim bende. Ne yapayım alışık bu vücut sevmeye, güvenmeye. Biraz daha balkonda vakit geçirip kahvaltı saatine yakın özge'yi uyandırdım. Beraber kahvaltıya inip sessiz bir kahvaltı yaptık. Özge de bir kaç defa neyin var diye sorsada çok üzerine durmamıştı. Zaten benimde anlatmaya pek niyetim yoktu. Beraber bahçeye çıkma teklifi eden özge'yi reddedip tekrar odaya çıkmıştım.
Neye nerden başlasaydım ki? Fatma'ya o kadar kötü düşünceler beslerken kocaman yüreğine rastlamamdan mı? Yoksa sonsuz güven ve sevgi ile beslediğim dostluğumun beni bir aleve atmasından mı? O kadar ağladım, o kadar emek verdim ve o kadar çok istedim ki orda okumayı. Bunları tek bilen, gören, yanımda olan Melek'ti. Nasıl yapabilmişti bunu bana aklım almıyordu. Arasam ne diyecekti ki? Ya beni tatmin edecek bir bahanesi yoksa? Ya beni inandıramazsa? O zaman ne olacaktı? Nasıl gömecektim yüreğime bu koca dostluğu?
Telefonumun çalmasıyla sıyrıldım düşüncelerden. Ekranda beliren numara pek tanıdık gelmiyordu. Tereddütle açtım.
-Aloo
-Alo. İyi günler. Sümeyye hanımla mı görüşüyorum?
-Evet buyrun.
-Ben karakoldan Çağrı komser.
Birden irkilip istemsizce kendime çeki düzen verdim.
-Buyrun komser bey.
-Sümeyye hanım müsait iseniz bugün karakola gelebilir misiniz?
![](https://img.wattpad.com/cover/193164656-288-k158602.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
SpiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...