Ne yapacağımı bilmeden 3 5 gün oyalanmıştım yurtta. Tahmin ettiğim gibi Özge Çağrı komserden dolayı gitmemişti bursaya. Elifin gitmesiyle de iyice sıkılmaya başlamıştım. Babamın da ısrarı üzerine artık urfaya gitmeye karar vermiştim. Biletlere bakıyor bir yandan da hazırlanıyordum. Sonunda yarın akşam için bir bilet bulmuştum, bavulumun son yerleştirmelerini yaparken balkonda bir ağlama sesi duydum ama uzaktan geliyordur diye pek kulak vermedim. Biraz daha şiddetlenen sesin bizim balkondan geldiğini fark ettim. Özge az önce telefonla konuşmak için soğuk havaya rağmen balkona çıkmıştı ve büyük ihtimalle de ağlıyordu. Neden ağlıyordu acaba? Kötü bir şey mi oldu yoksa? Çağrı komsere bir şey olmuş olabilir mi ki? Bu düşünce içimi sıkmaya ve rahatsız etmeye başlamıştı ama dikkat çekmemek için bunu özgenin anlatmasını beklemeliydim.
İçeri gözlerini silerek gelen özge çok mutsuz görünüyordu. Ben özgeyi tanıdığımdan beri ilk kez üzgün ve ağlarken gördüm,içim acımıştı onu öyle görünce. Hemen yanına yaklaşıp neler olduğunu sormadan edemedim.
-Hayrola ne oldu?
Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleri ve soğuktan donmuş suratıyla çok masum görünen Özge bana bakarak tekrar ağlamaya başladı.
-Beni sevmiyormuş.
Duyduğuma anlam yüklemeye çalışıyordum. Kim sevmiyormuş acaba?
-Kim seni sevmiyormuş.
-Çağrı...
Bunu söylerken ağlaması şiddetlenmişti. Ben ise şok olmuş hatta biraz da sinirlenmiştim.
-Nasıl yani? Siz sevgili olmadınız mı?
-Hayır işte olmamışız.
Allah Allah ne diyor bu kız olmamışız nasıl bir cevap öyle.
-Doğru düzgün anlatır mısın özge şunu. Valla bir şey anlamadım.
Ağlaması biraz dinmiş olan özge burnunu çeke çeke anlatmaya başladı.
-Bu benimle arkadaşça konuşuyormuş oysa,ben kendi kendime gelin güvey olmuşum. Bu gün, artık ilişkimize bir isim mi koysak dedim, o kadar şaşırdı ki hatta anlayamadı. Ne ilişkisi? Ne isim koyması? Diye çıkıştı. Sonra da böyle bir şeyin hiç olmadığını ve olmayacağını söyledi. Bende ona olan hislerimi söyledim ama buna karşılık veremeyeceğini ve bir daha görüşmek istemediğini söyledi.
Özgenin bu anlattıkları nedense bana biraz eksik gibi geldi. Ya özge eksik anlamıştı, ya da bana eksik anlatıyordu. Neden durduk yere özge ile arkadaş olsun ki? Başka kimse kalmadı mı? Bunun için de başka bir iş vardı.
-Boş ver. Hakkında hayırlısı böyleymiş demekki. Sen emin ol daha iyilerine layıksın.
Son zamanların aksine biraz samimi davranıp onu teselli etmeye çalıştım. Aklımda bu olayı çözmeye çalışıyor ama bir türlü çözemiyordum. Özgeye bursaya gitmesini ve biraz da olsa burdan uzak kalmanın iyi geleceğini söyledim. Özge de bu düşünceme sıcak bakmış, yarın bursaya gitmeye karar vermişti. Bu olanlardan hem ben, hem de özge kötü etkilenmiştik. Başlarda Özge'ye sinir olmuştum çağrı ile çıkıyor diye, neden sinir olmuştum anlayamıyorum. Çağrı sanki benim eski sevgilim mi, ya da sevdiğim biri miydi? Özge bu olayda en masumuydu. Peki Çağrı? O na neden sinir olmuştum? İstediği kişi ile konuşur ya da sevgili olurdu bundan bana neydi ki? Sanırım tek suçlu vardı, o da ben. Bunlara daha fazla kafa yormadan uyumaya karar vermiştim ve yatağa geçip hiç bir şey düşünmemeye çalıştım.
Sabah ilk otobüsle gitmeye karar veren özgeyi uğurlayıp tekrar yatağıma geçtim. O kadar soğuk bir hava vardı ki hiç yataktan çıkmak istemiyordum. Bugün çekeceğim o uzun yolculuğu düşündükçe şimdiden yoruluyordum. Peki oraya varınca ne yapacaktım? Ya melekle karşılaşırsam, ne diyecektim? Nasıl arkamı dönüp gidecektim? 5 6 aylık olan Yusuftan tekrar ayrılmak kim bilir ne kadar zor olacaktı. Gitme kararı almakla kötü mü etmiştim acaba? Neyse ne olacaksa olsun, artık pekte korkum kalmamıştı hayattan. Ne olabilirdi ki, nereye kadar kaçacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
SpiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...