26. Bölüm

1.3K 108 63
                                    

Günler sanki bir rüya gibi geçiyordu, bitmesini istemediğim, hiç doyamadığım bir rüya gibiydi. Çağrı ile artık tamamen evlilik düşünüyor ve bununla ilgili ufak tefek planlar yapıyorduk. Bu planlar beni hem çok heyecanlandırıyor, hemde çok endişelendiriyordu. Babam okul bitmeden olacak olan bu evliliğe nasıl bakacaktı? Hatta ben bunu babama nasıl söyleyecektim hiç bir fikrim yoktu. Neyseki bu konuda Fatma bana yardımcı olacağını ve babamı ikna etmek için çabalayacağını söyledi,bu beni biraz olsun rahatlatmıştı.

Artık sınavlar bitmiş tamamen tatile girmişim. Akşam için Urfa biletimi de alıp bavulumu hazırlamaya başladım. Bu kez Urfa ya gitmek çok daha farklı oluyordu, hem Çağrıdan ayrılmak zor geliyor hemde dönerken onunla nişanlı olma ihtimali beni benden alıyordu. Yurt neredeyse tamamen boşalmıştı. Elif çoktan maraşa gitmiş, özge ise bu sabah bursaya varmıştı. Onlar da Çağrı ile olan birlikteliğimize   çok sevinmişlerdi,hatta özge neredeyse benim kadar mutlu olmuştu. Özge deki  değişim artık gözle görülür olmuştu. Giyim kuşamına dikkat ediyor, eskisi kadar açık giyinmiyordu. Neredeyse hiç makyaj yapmıyor hatta erkeklerle tokalaşmıyordu. Bunları görmek beni çok mutlu etmişti ama şuan ailesinin yanında çok dışlanıp, yadırganacağına emindim bunun için onun adına çok üzülüyordum. Umarım bu savaşta güçlü olacaktı.

Bavulumu tamamen hazır etmiş kapıya çıkarmıştım. Abdestimi de alıp üzerimi giyindim ve Çağrıdan gelecek olan telefonu beklemeye başladım. Balkona çıkıp biraz oturdum ve Çağrı ile yaşamış olduğumuz o ufak tefek anılar geldi gözümün önüne, istemsiz kıvrılı verdi dudağım ve içimi yine güzel bir heyecan kapladı. Uzaktan, yürümesinden tanımıştım Çağrıyı. Güvenlikten geçmiş yavaş yavaş geliyordu binaya doğru. Anında ayağa kalktım ve telefonum çalıverdi.

-Selamünaleyküm Sümeyye.

-Aleykümselam.

-Ben geldim yurda,hazırsan çıkalım hemen.

-Evet hazırım iniyorum şimdi.

-Bekle ben gelir alırım seni. Çantalar vardır şimdi

-Gerek yok ben taşırım,alışkınım bir yıldır taşıyorum zaten.

- O günler geride kaldı artık hayatında ben varım ve sen zor olan hiçbir şeye alışmak zorunda değilsin.

İçim kıpır kıpır etmişti. Evet hayatımda artık bir kahraman vardı ve bu kahramanı çok seviyordum.

-Peki o zaman bekliyorum.

Sırt çantamı takıp kapıya çıktım ve koridorda bana doğru yürüyen çağrıyı görünce yine yanaklarım kızarmıştı. Hem gözlerimi kaçırmadan edemiyor, hemde gözlerimi bir saniye bile ondan almak istemiyordum. Üzerinde siyah bir pantolon ve koyu yeşil spor bir gömlek vardı. Bana doğru yaklaşıp gülümsedi ve o sıcak gamzeleri beliri verdi en tatlı haliyle.

-Nasılsın yaban çiçeği?

-Elhamdülillah iyiyim sen nasılsın?

-Şuan sana bakıyorum nasıl olabilirim ki

Yine eğdirmişti başımı, utanmaktan. Bavulu eline alıp yürümeye başladı bende arkasından onu takip ettim. Hiç beklemediğim, o kadar zarif bir hareket yaptı ki sanki bana büyük bir hediye vermiş gibi mutlu oldum.

-Sümeyye ben merdivenlerden ineyim sen asansörle gel.

-Tamam ama bavulu da bana ver.

-Tamam ama ben sana yetişene kadar bekle, çıkarma asansörden.

İkimizde gülümsedik, bu pazarlık olayına. Sonunda anlaşıp indik aşağı ve Çağrının şahsi arabasına bindik. Çok uzun sürmeyen bir yolculuğumuz  oldu ve daha doyamadan sohbete, gelmiştik çoktan. Otobüsün kalkmasına yarım saat vardı ve hala çağrı urfaya seni ben götüreyim teklifinde ısrar ediyordu. Ben ise bunun hem doğru olmadığını hem de böyle bir şeye gerek olmadığını söyledim. İkimizde vakit yaklaştıkça çok üzülüyor bunu pek gizleyemiyorduk. Ve sonun da ayrılık vakti gelmişti. Ben usulca kalktım oturduğumuz banktan.

AŞK-I ÇAĞRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin