Daha fazla dayanacak gücüm kalmamıştı ve kendime engel olmak için hızla arkamı döndüm. Arkamı dönmemden dolayı meleğin ağlamasının daha da şiddetlendiğini fark ediyordum ve bende onun gibi daha çok ağlamaya başladım. Titrek, mahçup sesiyle zoraki çıkarmıştı ağzından bir kaç kelime.
-Sümeyye özür dilerim.
Ben gözlerimi ve ellerimi sıkıyordum, o ise kesik kesik cümleler kuruyordu.
-Seni çok özledim Sümeyye. Çokkk...
Beni affet diyemiyorum buna hakkım yok. Beni affet diye gelmedim zaten, sadece seni görmek istedim, yüzüme bakmasan da, konuşmasan da seni görmek istedim.Zoraki kurduğu cümlesini henüz bitirmemişti ama ben o sesindeki çaresizliği, pişmanlığı her bir kelimesinde hissetmiştim ve daha fazla dayanamadım. Hızlıca ona sarıldım. Hiç bir şey söylemeden ona sımsıkı sarıldım. Buna hem çok şaşırmış, hem çok sevinmişti ama daha da şiddetli ağlamaya başladı. Ben de, o da bir süre böyle kalıp ağladık ve sonunda göz yaşlarımızı silip, yatağımın üstüne oturduk. Melek susmuş benim ağzımdan çıkacak olan bir kelimeyi bekliyordu. Bende onu daha fazla bekletmedim.
-Nasılsın Melek?
Heyecanlandığını ağlamaktan kızarmış gözlerinden anlıyordum.
-İyiydim ama şimdi çok daha iyiyim. Sen nasılsın?
-Elhamdülillah iyiyim bende. Okul nasıl gidiyor, alıştın mı?
-Çok şükür alıştım, zaten istediğim bölümdü severek gidip geliyorum. Peki Sen?
Bu konuda uzun bir cümle kurmaya bile cesaret edememişti. İyi değilim, alışamadım desem kahrolacaktı ama benim öyle bir niyetim yoktu. Madem Affettim o zaman ona daha fazla kendini kötü hissettirmemeliydim. Ben onu Allah rızası için affetmiştim, (Allah bağışlayıcıdır ve bağışlayanları sever.)
-Elhamdülillah çok güzel gidiyor, hemen alıştım zaten. Okulum, bölümüm, yurdum, arkadaşlarım, en çokta İstanbul. Hepsi de çok güzel.
Söylediklerimden dolayı biraz utanmıştı ama çokça sevinmişti.
-Sen bugün gelmişsin daha. Ben kalkayım da sen dinlen biraz.
Normalde ona ısrar eder asla gitmesine müsade etmezdim, onunla tüm yorgunluğuma rağmen muhabbet ederdim ama şuan kendimi ne kadar zorlasamda bunu pek istemiyordum. Evet bende onu özlemişim ama biraz bana zaman tanımalıydı. Ona ısrar etmediğim için hızlıca kalkıp kapıya doğru ilerlemişti. Bende onu uğurlamak için kapıya varmıştım. İkimizde sarılıp vedalaşma girişiminde bulunmamıştık, aramızdaki soğukluğun ikimizde farkındaydık. Ayakkabılarını giydikten sonra. Bir birimize Allaha emanet ol diyip vedalaştık. İçimde garip bir burukluk vardı. Sanki bir boşluk oluşmuştu orda. Sanki Meleğin bana yaptığından dolayı içime bir taş oturmuştu da şimdi o taş düşmüştü ama o taşın yerine bir şey koyamamıştım ve bir boşluk olmuştu. Evet Meleği affetmiştim ama buna tutunacak dal bulamamıştım. Sadece affetmek istediğim için affetmiştim. Belki de hiç bir zaman eskisi gibi olmayacaktı.
İçerde örgü ören Fatma'nın yanına gittim ve oturdum. Nedendir bilmiyorum sanki benim en yakın arkadaşım Fatmaymış gibi hissediyordum. Bana hiç bir zaman yalandan bir şey yapmamıştı en azından. Bide kardeşimin annesi olması sanki beni ona biraz daha bağlamıştı.
-Kolay gelsin Fatma ne örüyorsun?
-Yusufa yelek örüyorum.
-Öyle mi. Çok güzel görünüyor da sanki biraz büyük değil mi?
-Yok ablası seneye kışın giyecek inşallah. O zamana kadar büyümüş olur.
-Ayy sevsin onu ablası. Demek büyüyecek seneye kadar kocaman adam olacak he.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
EspiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...