Yataktan kalmak istiyor ama kalkamıyordum. Sanki ayaklarım bir demir yığını olmuş yatağa saplanmıştı. Sağa sola hareket edip bacaklarımı bir beşik gibi salladım ama çok zorlanıyordum. Ellerimle ayaklarımı tutup kaldırmaya çalıştım ama hayır olmuyordu. Yavaş yavaş korkmaya başlıyordum ve derin bir nefes alıp tekrar kalkmayı denedim ama yok yok Olmuyordu. Yavaş yavaş terlemeye ve korkmaya başlamıştım Allahım sen bana yardım et ne olursun. Neler oluyor bana? Neden ayaklarımı hissetmiyorum? Daha fazla telaşlanmak istemedim ve babama seslendim. Henüz saat çok erkendi işe gitmiş olamazdı. Babamdan ses gelmeyince gitmiş olduğunu düşünüp Fatmaya seslendim ama o da cevap vermiyordu. Beni duymuyor olabildiklerini düşünüp bağırmaya başladım. Babaaa... Fatmaaa.. Yardım edinnnn.. Bacaklarımı hissetmiyorum....Babaaa lütfenn... Babaaa...
Bu korkunç kabustan uyandığımda babam başımda saçlarımı okşuyordu. Saat gece 3 tü.
-Babaa..
-Kızımmm..
Babama sımsıkı sarılıp varlığını derin derin hissetmek istedim. Babam saçlarımı öpüyor bir yandan da teselli edici sözler söylüyordu.
-Geçti yavrum geçti sakin ol.
İstemsizce ellerim bacaklarıma gitti ve onları hareket ettirebildiğimi fark edince yaşadıklarımın kötü bir rüya olduğunu anladım. Derin derin nefes alıyor, Rabbime şükürler ediyordum. Sağlığımın ne kadar büyük bir ödül, ne kadar muhteşem bir güzellik olduğunu fark ettim. Ellerim, ayaklarım, gözlerim, aklım... Rabbim sana nasıl, ne kadar şükretsem az. Alnım secdeden kalkmasa bile senin verdiklerin için yetersiz olur. Sen bizi bağışla senin merhametinden mahrum eyleme Rabbim.
Biraz sakinleştikten sonra babama gördüğüm rüyayı anlattım. Babam hiç bir rüyayı kötü yorumlamamı istemezdi ve her zaman ki gibi bunu da iyi bir şekilde yorumlamıştı.
-Kızım sen uzaklara gitmek ilim almaktan çekindin. Aslında ne kadar büyük bir nimetle ödüllendirildiğinin farkına varmalasın. Şikayetçi değil şükürcü olmalısın.
-Haklısın sanırım baba fazla abarttım.
-Hakkında hayırlısı olsun güzel kızım benim.
Babamın omzuna yatıp ne kadar abarttığımı düşünmeye başladım. Şükür etmek için o kadar sebebim vardı ve ben buna rağmen şikayetçi olmuştum. Gün boyu ağlamış sızlamış bir bakıma isyankarlık yapmıştım. Bu düştüğüm gafletten dolayı Rabbim sen beni bağışla diye af diledim.
Babamı odamdan gönderdikten sonra abdest alıp şükür namazı kıldım ve hayatımın her anında bir müslüman gibi düşünmeye ve müslüman gibi yaşamaya söz verdim. Sahi bizler nasıl müslümandık böyle? Her şey yolunda gidince küstahlaşıyor ve hep böyle gitmesi gerektiğini düşünmeye başlıyorduk. Bu muydu yani iman? Bu kadar mıydı inancımız? Bizler Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizin ümmeti değil miydik? Onun yaşadıkları karşısında ne yaşadıkta bu kadar isyankar olduk.
Bir sohbette dinlemiştim. İnsanların imanı farklı şekilde ölçülürmüş. Bazı insanlar varlık içinde şükür eder ama yokluğa düşünce isyan edermiş. Bazı insanlar ise yokluk içinde Rabbini anıp şükür eder varlık görünce kibirlenir ve Rabbini unuturmuş. Bazıları sağlıkta inanır hastalıkta unutur. Bazıları ise sağlıkta hatırlar hastalıkta küfre düşermiş. İşte böyledir insan imanı. Rabbim ne kadar merhametli gördünüz mü hiç birimizin isyan edip küfre düşmesine izin vermiyor, razı gelmiyor. Ama bizler gören gözlerle kör, duyan kulaklarla sağır oluyoruz. Ey kainatın sahibi yüce Rabbim sen bizi merhametinden mahrum eyleme. Bizlere sana layık kullar, Peygamber Efendimize layık ümmetler olmayı nasip eyle. (Amin).
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
EspiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...