İstanbul'a geleli daha iki gün olmuştu ama çoktan özlemiştim Yusuf'u ve babamı. Çok garip bir şekilde onlardan daha çok Fatma'ya ihtiyaç duymuştum. Hayatımda geçirdiğim en güzel günler olabilirdi bu tatil. Bir anne şefkati, abla şefkati nedir çok güzel tatmıştım. Tatil boyunca sadece ailemle vakit geçirmiş onlarla kaynaşmıştım. Ne Meleği, ne de Murat abiyi gelene kadar bir daha görmemiştim. Gerçi Melek geleceğim zamana yakın, yine uğramak istemişti ama ben bir bahane bulup görüşmek istememiştim. Sanırım bunu kabullenmem için biraz zaman gerekiyordu.
Elif benden önce gelmiş hatta dersleri bile başlamıştı. Benim ise 3 gün sonra başlayacaktı. Özgenin memleketi yakın olduğu için son gün gelecekti galiba. Gelince ona nasıl davranacağımı, neler söyleyeceğimi bilmiyordum. Sanırım hiç bir şey konuşmayacak ve görmezden gelecektim. Onunla aynı odayı paylaşmak istemediğimi memur kadına özel bir şekilde ifade etmiştim. Bunun aramızda kalmasını ve başka bir bahane ile odamı değiştirmelerini söylemiştim. En azından Özge'ye sadece okulda katlanmak zorunda kalacaktım. Memur kadın herkes geldikten sonra bunu yapabileceğini söylemişti. İnşallah herkesten en sona özge gelirde onunla olabildiğince az vakit geçirmiş olurdum.
Çağrı'ya gelince, o gün o yazdığı mesajdan sonra çok utanmış ve bir daha mesaj atamamıştım. O ise her gün mutlaka bir şeyler yazıyor, kendini asla unutturmuyordu. Ben de İstanbul'a geldiğimi söylemek için ufak bir mesaj atma kararı almıştım.
"Selamünaleyküm. Ben sağ salim tekrar İstanbul'a geldim."
Sanki çok uzun ve anlam yüklü bir mesaj yazmışım gibi defalarca okuyor bir türlü gönderemiyordum. Gönder tuşuna bastığım an yine ellerim titremeye başladı. Hemen cevap vermesini ya da aramasını bekliyor yerimde duramıyordum. Bir kaç dakika bekledikten sonra biraz sakinleştim. Bir süre daha hiç bir tepki olmayınca endişelenmeye başladım. Acaba bana küsmüş olabilirmiydi. Sürekli attığı mesajlara yanıt vermemem onu kırmış olabilir miydi? Daha da endişelenmeye başlamıştım. Onu kaybetmekten bu kadar korktuğumu hiç bilmiyordum. Ne kadar da benimsemiş oysa.
Telefona gelen mesaj sesi ile birden irkildim. Ekranda Çağrı Komser yazısını görünce içimde birden bire çiçekler açmıştı sanki. Ruhuma güneş doğmuş, gönlüme bahar gelmişti. Hızlıca açıp okudum mesajı.
"Balkona çık yaban çiçeği"
Daha neler, buraya mı gelmiş yani? Nasıl bu kadar hızlı gelmiş, neden gelmiş ki, ayy çıksam mı bilemiyorum. Elim ayağıma dolaşmış adeta olduğum oda da koşturuyordum. Kendimi sakinleştirip hemen askıdaki feracemi üzerime geçirdim ve elime geçen ilk başörtüyü örtündüm. Nasıl göründüğümü umursamak yerine onu bekletmek endişelendiriyordu beni. Derin bir nefes alıp balkona çıktım. Bizim balkondan yurdun dış kapısı ve önündeki cadde görünüyordu. Kapının önünde durmuş bana bakan Çağrıyı görünce dizlerim titremeye başlamıştı. Ben bu adama aşık oldukça daha da heyecanlanıyordum sanırım. Aşk mı? Dedim ben. Ben gerçekten aşık mı olmuştum yani. Aşk bu muydu?
Ruhumu ve bedenimi kontrolsüz şekilde hareket ettirdiğine göre Aşk buydu bence.
Bana Yaradanın yüceliğini hatırlattığı için Aşk buydu.
Bana her saniye şükrettirdiği için Aşk buydu.
Dokunmadan da hissedildiğine göre, tarif edilemediğine göre Aşk buydu sanırım.Utanmış ve kıpkırmızı olmuştum. Tekrar elimdeki telefona gelen mesaj beni ufak bir sarsmıştı. Hemen açtım hızlıca.
"Eee gelmeyecek misin yanıma?"Gelmemi mi istiyordu yani? Bilemiyordum acaba gitsem mi ki? Ben de ona bunu sordum.
"Geleyim mi?"
Anında gelmişti cevap...
"Gel yaban çiçeği. Sen hep bana gel, sen bana hep gel yaban çiçeği"
Ay yine neler diyor bu adam. Vallahi balkondan aşağı düşürecek beni. Bunlar nasıl laflar öyle. Nefesimi kesiyor, kalbim hızlanıyor.
Daha fazla bekletmesem iyi olurdu. Üzerime şal alıp hemen aşağı indim. Çıkışa doğru yürürken bacaklarım bedenimi taşımakta zorlanıyordu. Güvenliğe rica edip kapıyı açtırdım ve yan taraftaki küçük parka doğru ilerledim karşımda duran Çağrı komser ve koca bir demet gül beni karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
SpiritualKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...