Otobüsten iner inmez karşımda dimdik duran babamı görmek, içimi sımsıcak etmişti. Canım babam benim, mutluluğu bu mesafeden bile belli oluyordu. Nasıl olurda babamı bu hasrete mahkum edip gelmemeyi düşünmüştüm,affet beni babam kendi keyfim için seni kızından uzak edecektim. Daha fazla bekletmeden hızlı adımlarla babama doğru yürüdüm ve ona sımsıkı sarıldım.
-Kızımmm...
-Babammm...
Beni derin derin koklamasından, hiç bırakmayacak gibi sarılmasından dolayı bin kez daha pişman oluyordum. Ne kadar büyük bir hata edecekmişim ben.
Sarılma faslımız bitince bavulumu alıp hemen arabaya binmiştik. Babam daha arabadayken başlamıştı soru yağmuruna tutmaya.
-Eee anlat bakalım doktor hanım, alıştın mı İstanbul'a?
-Çok şükür baba alıştım sayılır.
-Okul, bölüm onlara da alışabildin mi?
-Evet alıştım, biraz zor ama sevdiğim için kolay geliyor.
-İyi iyi maşallah. Arkadaşda edindin mi? Bak kızım gurbette en önemli şey arkadaştır. Hem ailen, hem dostun olur.
Arkadaş mı? Nasıl da bilmeden yarama dokunmuştun be baba. Evet bulmuştum, arkamdan kuyu kazıyan bir arkadaşta orda bulmuştum baba. Canımı yakan bir dost daha edinmiştim.
-Var bir kaç arkadaş. Neyse beni boş ver de asıl Yusuf ne yapıyor? Büyüdü mü biraz?
-Büyüdü ablası büyüdü maşallah. İlla anahtarı ver, ben alıp geleyim ablamı dedi de ben müsade etmedim.
Babamın bu esprisinden sonra ikimizde kahkaha atmıştık. Yol boyunca sohbet edip hasret gidermiştik. Kapının önüne geldiğimizde ise içimi naif bir heyecan kaplamıştı. Arkadan bavulumu çıkaran babama yardım etmek istesem de babam pek müsade etmedi. Hemen de alışmışım kendi işimi kendim halletmeye. Babam önde ben arkada kapının önüne gelmiş sabırsızlıkla bekliyorduk. Kapıyı açan Fatma samimi bir ifadeyle, hoş geldiniz demişti ama ben çoktan onun kucağına odaklanmış, hoş buldum diyememiştim. Fatma'nın kucağında 5 6 aylık olmuş tombik bir Yusufçuk vardı. Üzerine giydirdikleri sarı el örgüsü yeleği onu tam bir civciv yapmıştı. Babamı görür görmez atılıp gülmeye başladı ve daha da güzel olmuştu. Hemen içeriye girip onu kucağıma aldım ve kokladım. Mis gibi bir kokusu vardı, hiç bir şeye benzemeyen bir koku. Allahım nasıl bir mucize bu böyle. Daha kapının önünde kalakalmış babamları unutmuştum bile. Bavulumu odama götüren babam tekrar yanımıza gelip
-Ooo pabucumuz çatıya çıkmış haberimiz yok. içeri geçin bari de biz de görelim seni.
Babamın muzipçe yaptığı bu sitemli sözler beni gülümsetmişti. Evet gerçekten babamdan sonra ilk kez birini bu kadar çok benimsemiştim. Sanki yıllardır var gibiydi. Babamla beraber salona geçmiştik. Kucağımdaki Yusufu ne kadar istemesemde yere bırakmıştım. Üzerimdeki kabanı çıkarıp tekrar babama sarıldım ve tekrar hoş geldin faslı yaşadık. Mutfakta kahvaltı hazırlayan Fatmanın yanına gidip onunla da sarılmak istedim.
-Kolay gelsin Fatma. Kusura bakma adam akıllı selamlaşamadık.
-Önemli değil.
Bana dönüp gülümsemişti. Fatma hamilelikte aldığı kiloları hemen vermiş ve ilk zamanki hallerinde dönmüştü. Hafif bir olgunluk, annelik kalmıştı sadece üzerinde. Daha sakin ve olumlu bir ifade vardı yüzünde. Bana doğru yaklaşıp sımsıkı sarıldı boynuma. Bende tabi seve seve karşılık verdim.
-Hoş geldin Sümeyye.
-Hoş buldum Fatma.
-Seni çok özledik. İyiki geldin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I ÇAĞRI
روحانياتKader beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı... NFK.. "Kaderimdi belki de bu benim, o yüzdendi kaçıpta kurtulamamam ya da kaçtıkça daha da yaklaşmam... Ben güçlüyüm dedikçe yüküm mü arttı? yoksa yüküm arttıkça ben...