Uğultular...
Şu an sadece duyduğum ve anımsadığım şeyler birer uğultudan ibaretti. Zihnimi bir türlü toparlayıp mantıklı şeyler düşünemiyordum. İçinde bulunduğum durumun ehemmiyetinin gayet farkındaydım ama fiziksel olarak bir tepki veremiyor çevreme odaklanamıyordum. Gelip geçen insanların kahkaları ve konuşmaları kulağıma geliyordu ama ben dikkat edemeyecek kadar dalgındım.
Sol kolumda hissettiğim baskıyla bakışlarımı koluma çevirdim, sonunda vücudum bir tepki verebilmişti. Baskının sebebini gördüğümde ise yavaş yavaş beynim ve vücudum işlev görmeye başladı.
En son Kaptan'ın 'lanet olsun' sözüyle hızlı bir şekilde bir köşeye çekilmiştim, sebebini az çok tahmin edebiliyordum tabi ki ama bu onun bana dokunduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Aklıma yıldırım gibi gelen şeyle kolumu hızla çektim Kaptan'ın parmakları arasından. O kadar odaklanmıştı ki bakışları, yaptığım hareketle başını hızla bana doğru çevirdi. Muhtemelen ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne düşündüğünü umursamadan ondan biraz uzaklaştım çünkü aramızda çok fazla mesafe yoktu.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" sessiz ama kızgın çıkan sesinden beni anlamaya çalıştığını farkedebiliyordum. Ama şu an bunu düşünecek durumda değildim aksi takdirde daha fazla günaha girebilirdim. Bana yakın olması ve hatta dokunması zaten günaha girmemizin başlıca sebebiydi. Fakat benim düşündüğüm şeyden, onun haberdar olmadığına emindim yoksa böyle bir şeye kalkışmazdı.
Ona cevap vermedim sadece birkaç metre daha uzaklaşmak için yerimde sokağın başına doğru adımladım.
"Niyetin yakalanmak mı?" Soğuk ve bir o kadar da kızgın çıkan sesine sadece başımı yöneltmekle kaldım.
Evet biraz daha ana cadde kısmına doğru yönelirsem son zamanlarda çok kötü günlerden geçmeme sebep olan kişiler tarafından görülebilirdim.
Onları yeniden hatırlamam ile yerimde sendeledim. Aynı zamanda nefretim de gün yüzüne çıkmıştı. Ortaya çıkıp onlara kızıp içimden gelen her kötü sözü haykırmak istiyordum yüzlerine karşı. Ama şu an neden saklandığımızı da anlamış değildim. Kötü olan, yasadışı işler yürüten, insanların haklarını gasp eden onlardı ama gizlenen yine bizdik. Ayrıca onları görünce çok fazla korktuğum doğruydu ama asla saklanmak gibi bir niyetim yoktu. Yerimden hareketsizce, kıpırdamadan onlara baktığımda Kaptan'ın beni kolumdan aniden çektiğini hatırlıyordum ve bunu neden yaptığını da sormam gerekirdi. Çok fazla sustuğumun farkına vardığımda kaptana döndüm.
"Biz neden saklanıyoruz?" Basit ama cevabı benim içimi kemiren soruyu yönelttim ona, şimdi sadece sadece beş metre öteden onun cevabını bekliyordum. Yüzünde oluşan ani şaşkınlığı gördüğümde ben de şaşırdım çünkü çok ilginç bir şey sormamıştım. Yüzünde oluşan ilk duyguyu silip anında ciddileşti ve söze gireceğini aralanan dudaklarından anladım.
"Bunları konuşmanın sırası değil. Şimdi onları atlatmanın bir yolunu bulmalıyız"
Son derece sakin bir şekilde söyledikleri beni rahatlatmamıştı. Evet belki zamanı yanlıştı ama ufak da olsa bir açıklama yapıp beni merakta bırakmayabilirdi. Ama korkuyordum ne kadar onların karşısına çıkıp hesap sormak istesem de bana yaşattıkları ve yaşatacakları aklıma geldikçe beni boğuyordu.
Göz ucuyla Kaptan'a baktığımda cebinden çıkardığı telefonuyla bir şeyler yaptıktan sonra geri cebine attı ve bana biraz yaklaştı. Birkaç metre uzağımda durduğunda etrafa biraz göz gezdirdi. Kafasını biraz ileriye uzatıp caddeyi kontrol etti. Ardından arkasını döndü ve bu sefer tam tersi istikamete doğru adımlarını hızlandırdı. Merakla ne yapmayı çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Bir şeyler hesap ettiğinin farkındaydım. Cebinden bildirim sesi geldiğinde telefonunu çıkarıp kontrol etti. Ardından mesaj attığını düşündüğüm parmaklarıyla hareket edip telefonunda ki iletişimi sonlandırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELİRSİZ KURTULUŞ
SpiritualHayat; benim için günler önce tüm sıradanlığı ve olağanlığıyla devam ediyordu, olması gerektiği gibi... Ufak bir duygunun hayatın rotasını değiştirecek bir güce sahip olacağını tahmin edemezdim, küçücük bir 'merak' duygusunun ilerlediğim çizginin dı...