⚓29. Bölüm⚓

1K 88 67
                                    


Ama gerçekten bu kadarı benim için bile fazlaydı. Ya ben bunca sınava girip çoğu hocanın aynı anda verdiği ödevleri eksiksiz yerine getirmiş bir insandım. Nasıl olur da bütün aksiliklerim bu adama pardon bu hocamıza denk geliyordu bir türlü anlamıyordum. Eğer yine benimle unuttuğum için dalga geçerse bu sefer sesimi bile çıkaramazdım çünkü sonuna kadar haklıydı. Sınıfın kapısının önünde beklerken birkaç öğrencinin de yavaş yavaş geldiğini görebiliyordum, bu beni daha fazla telaşa sokarken koridorun sonunda ki merdivenlerin başına tekrar baktım. Şu ana kadar o merdivenlerin başından gözükmüş olmalıydı.

"Neye bakıyorsun?" Gelen soruyla elime kalbime götürüp korkumu bastırmaya çalıştım. Yan tarafıma döndüğümde Fırat hocanın da benim gibi merdivenin başına bakıp bir şeyleri anlamaya çalıştığını gördüm. Allah aşkına dibime kadar gelmiş ve beni bekliyordu. Hangi ara merdivenlerden inmişti de ben fark etmemiştim hayret ediyorum. Elimi kalbimden çekip bana üstten bakan adama döndüm. "Sizi bekliyordum hocam, merdivenlerden indiğinizi görmedim." Son sözleri aslında kendi kendime mırıldanmıştım ama onun da duyduğunu bana cevap vermesinden anlamıştım.

"Merdivenleri kullanacağımı da nereden çıkardın?" Birkaç adım atıp önden yürümeye başladığında söylediği şeye istemsizce kızıp onun arkasından ilerledim. Merdivenleri kullanmadan nasıl gelmeyi planlıyordu? "Uçarak mı gelecektiniz?" Gıcık olmuş bir şekilde -tabi onun duymayacağı şekilde- bir  şekilde fısıldadım çünkü yüzüne karşı böyle şeyleri söyleyemezdim. Aniden durduğunda bende durmak zorunda kaldım, eğer fark etmeseydim Allah korusun ona arkadan çarpabilirdim.  Bazen kendimi tır gibi hissetmem normal mi?

Bana doğru döndüğünde bende biraz mesafe bırakmak için iki adım geriye gittim. Yüzüme hafif küçümseme biraz da alaylı bir şekilde baktığında işte yine o kaldıramayacağım sözlerden birinin geleceğini az buçuk tahmin edebiliyordum. "Asansör icat edileli yıllar oldu, bilmiyorum haberin var mı ama yan tarafta asansörler var." Biliyordum işte. Şu dilime sahip çıkmazsam yine ağzımın payını alacağımı önceden tahmin edebilmiştim de ne işe yaramıştı ki yine hoşuma gitmeyecek sözler işitmiştim.

Cevabına karşılık herhangi bir tepki vermediğimi gördüğünde dudağının kenarı ile ufak bir tebessüm edip önüne döndü ve yürümeye devam etti. Elinde bulundurduğu föyler ile büyük bilgisayar laboratuvarına girdiğinde sınıfa göz gezdirdim. Sınıfta iki erkek ve bir kız öğrenci dışında kimse bulunmuyordu ama birazdan sınıfın dolacağını bildiğimden etrafıma bakınmayı bırakıp Fırat hocanın gittiği masaya doğru ilerledim. Fırat hoca arkasını döndüğünde sanırım benim gelip gelmediğimi kontrol ediyordu.

Adımlarımı biraz daha hızlandırıp onun olduğu masaya vardığımda elinde ki föyleri ne zaman vereceğini merak etmiyor değildim, hayır utanmasam isteyeceğim ama sanırım bunu yapmaya yüzüm yok. Bugün benim halletmem gereken işlerin çoğunu kendisi yaptığı için az biraz utanç duyduğum doğruydu. Tüm cesaretimi toplayıp derin bir nefes aldım ve önünde ki bilgisayarla ilgilenen Fırat hocaya odaklandım.

"Şey hocam vakit kaybetmeden ben föyleri dağıtsam." Başını bilgisayar başından kaldırıp gözlerini bana diktiğinde bakışlarımın odağını değiştirip kağıtlara çevirdim. Evet  şimdiye föyleri odasında unutmam ile ilgili herhangi bir söylemde bulunmamıştı ama bu konuyu açmayacağının bir garantisi de yoktu.

"Tek başına halledebilecek misin?" Tamam belki o konuyu açmamış olabilirdi ama şimdi sarfettiği cümleler bütün hatalarımı yüzüme vurmak değilde neydi? Ağzımı cevap vermek için aralasam da ne benim şu an gerilen sinirlerimi yatıştırıcak bir cevap verebildim ne de haram olmayan dine uygun bir söz bulabildim. Eğer ağzımı açarsam şüphesiz uygun olmayan bir münakaşa yaşanabilirdi ki ben bunca yoğun duygular arasında birde bu tasayla uğraşmak istemiyordum. Kuralları yeterince ihlal ettim daha fazlasına tahammülüm yoktu!

BELİRSİZ KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin