Bir insanı gözlerinizle öldürebilir miydiniz? Ya da hayır, onu o şekilde öldürmek yerine direkt işkence edip acı çekmesine sebep olmak daha cazip gelebilirdi. Bana sorarsanız bugüne kadar böyle bir soru karşıma gelseydi muhtemelen 'ne vahşice ve gereksiz bir soru bu böyle' deyip geçiştirir , düşünme tenezzülünde bile bulunmazdım.Ama şimdi karşımda oturup stresten tırnaklarını kemiren zata baktığımda endişelerinin yersiz olduğunu söyleyemezdim. Bakışlarımı bir saniye bile çekmeden ürkütücü bir şekilde bakmaya devam ederken onun bana göstermeye çalıştığı mahçup tavırları hiç ama hiç umrumda değildi. Şu an karşımda oturup bana çaktırmadan attığı üstünkörü bakışlar onu affetmeme neden değildi. Bana kalırsa bu çocuk için fiziksel şiddete başvurmak daha kesin bir çözüm gibiydi. Aksi takdirde başıma iş açmaya devam edecek ve bunu ısrarla yapacaktı Isırgan otu.
"Hocan da efendi adamdı Zehra kızım." Turan amcanın bakışlarını babamdan alarak bana söylenmesi üzerine telaşla öne kaykılıp biraz dikleştim. Tüm dikkatimi Turan amcaya verirken babam da göz ucuyla bana bakıyordu. "Öyle, gençmiş de, ama baya çalışkanmış. Ufak bir şeyi kalkıp taa buraya kadar getirmiş" dedi babam onu destekleyerek.
Ben bu anlarda konuşmama hakkımı kullansam olur mu?
Dün konuşulmayan konular şimdi gün yüzüne çıkarken normal tepkiler vermek için kendimi zorluyordum. Aslında çok absürt bir olay da konuşulmuyordu ama benim hissettiklerim yüzünden her an diken üzerinde durmak zorunda kalıyordum. "Evet Yusuf amca, çok da alçakgönüllüdür." Mert üzerinde kurduğum baskıdan kurtularak lafa atladığında her şeyi unutmuş gibiydi.
Gerçi dışarıdan biri benim bu hallerimin nedenini öğrense kahkahalarla güler, fazlasıyla abarttığımı düşünürdü. Haklı olabilirdi ama benim de elimde değildi. İstemeden geriliyor her an bir şey patlak verip öğrenilmesinden korkuyordum.
Bu gidişle herkeslere sen anlatacaksın ya neyse...
İç sesim yine haince kendini gösterdiğinde ona sağır kesilip Turan amcanın dediklerine kulak kesildim. "Sen nereden tanıyorsun oğlum?" Kuşkulu bir sesten ziyade merak eder gibi bir halleri vardı. Mert kendinden emin bir şekilde koltuğun ucuna doğru itti vücudunu... Ben yine üç maymunu oynuyordum.
"Zehra'nın bana yardım etmesi gereken bir proje vardı, bende Fırat abinin kardeşiyle aynı okuldayım. İşte kardeşi röportaj yapacağımız kişi olarak Fırat abiyi önerince öyle tanışmış bulunduk. Zehra'nın hocası olması bana da sürpriz oldu." Mert'in detaysız ve anlaşılır bir şekilde konuyu anlatması üzerine karşımdaki iki adam da başlarını olumlu anlamda sallayıp anladıklarını belirttiler. Ben konunun artık kapanması sonucu rahat bir nefes verirken sehpada artık soğumuş olan çayımı alıp içmeye başladım.
"Ama Zehra kızım her yerde kendini nasıl da belli ediyor, bak hocası hakkında çok güzel konuştu. En iyi öğrencisiymiş." Turan amcanın dedikleriyle az daha boğazımda kalacak olan çayı zor yutmuş, gözlerimi yere dikmiştim.
Fırat hoca ve benim hakkımda iyi konuşmak?
Tamam fena bir öğrenci sayılmazdım ama kendi dersinde çok iyi olduğum da söylenemezdi. Hatta sadece onun dersinde zorlanıyorum desem yeridir.
Üç maymunu oynamaya devam...
Gözüm babama takıldığında gururla göğsünü kaldırmış güzel bir tebessümle yüzüme bakıyordu. Sanırım sadece bu bakış için bile mutlu olabilirdim. Fırat hoca ne söylemişti bilmiyorum ama babam oldukça sevinmiş görünüyordu.
"Allah aşkına baba, o başarılı olmayacak da ben mi olacağım? Kız yedi yirmi dört ders çalışıyor. Olsun o kadar." Elini savuşturur gibi arkasına yaslandığında mağrur bir ifade vardı yüzünde. Yine olmadık zamanlarda ortaya çıkan Isırganotu'nu takan olmadı ama Turan amca birkaç çift söz etmeyi de ihmal etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELİRSİZ KURTULUŞ
SpiritualitéHayat; benim için günler önce tüm sıradanlığı ve olağanlığıyla devam ediyordu, olması gerektiği gibi... Ufak bir duygunun hayatın rotasını değiştirecek bir güce sahip olacağını tahmin edemezdim, küçücük bir 'merak' duygusunun ilerlediğim çizginin dı...