⚓32. Bölüm⚓

1K 84 76
                                    


Bu bölüm siyahkuu7 adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.❤️

⚓⚓⚓

Şaşkınlık...

Merak...

Öfke...

Öfke mi? Bu duygu neden bulunduğumuz ortamda var şu an onu düşünecek psikolojide değilim ama etrafımda hissettiğim ve fark ettiğim bütün ana duyguları tartmak ve muhasebesini yapmakla meşgul olduğumu biliyorum. Hepimizin toplamından birer daire oluşmuş ve ortasına da bir karmaşıklık hali konulmuştu. Herkes birinden bir açıklama beklerken kimseden çıt çıkmaması da ayrı bir sorun. Benim de merak ettiğim hususlar vardı ama şu an ilgilendiğim şey bana yöneltilen soru ve vereceğim cevaptı. Özlem'in ve Pınar'ın varlığını hesaba katmadan ortaya attığım iki kelimenin açıklamasını nasıl yapacağımı henüz bilmiyorum.

Öte yandan Kübra'nın şaşkın bakışları, Ahmet abinin ortamda ki şaşkınlığı anlama çabaları, Özlem'in meraklı sesi, Pınar'ın şüpheci sorusu, Mert'in tabiri caizse hayran hayran karşıya hülyalı bakışlar atması ve son olarak sebebini henüz çözebilmiş olamasam da Fırat hocanın gergin ve sinirli yüz ifadesi ile Mert'i süzmesi benim vereceğim cevaptan daha önemli gibi görünen başlıca sorunlardı.

"Oldu o zaman, hepinize iyi günler." Bu karışıklığın ortasında durup daha fazla gerilmem sadece bünyeye biraz daha zarar verirdi o kadar. İşi kısa ve güzel yoldan halletmenin yolu kesinlikle sıvışmaktı. Bu yöntemi hayatımda tek bir kişi de gördüm ve  ondan öğrendiğim için bir ara bizim ısırgan otuna teşekkür etmeyi ihmal etmeyecektim.

Tam arkamı dönüp gidecektim ki omzumda ki ağırlığın beni engellemesi ile Mert'in varlığını yeniden hatırladım. Ne kadar zorlarsam da Mert'in mıh gibi yerinde çakılı durması ile onun bu saçma engelini kaldıracak bir yöntem bulup düşüncelerimi hayata geçirmem gerekiyordu. Her sıkıştığımda denediğim en etkili yöntemi kullanarak karnının kenarlarından küçük bir dokunuştan bile etkilenip gıdıklanan çocuğa gücüm yettiğince parmağımla bastırdım. Benim tabiri caizse orantısız güç uygulamamla yerinden irkilip ve birde acı nidasını gönderen Mert'i duymazdan gelerek kolunun altından çıktığım gibi arkamı döndüm.

Kimsenin ağzından bir şey çıkmasına fırsat vermeden hatta Mert'i bile beklemeden oradan koşar adım ile uzaklaştığımda bile henüz kendimi rahat hissetmiyorum. Ortamdaki gerginlik elle tutulur cinsten olduğu için yavaş yavaş gevşemeye başlayan vücudum bile o an hissetiğim stresi bana hatırlatıyordu. "Beklesene beni! Hey, kime diyorum?" Isırgan otunun  arkamdan bağırmasıyla daha fazla rezil olmamak için yerimde durup bıkkınca bir nefes verdim. Ona dönmeme fırsat vermeden nefes nefese önüme geçtiğinde rahat bir nefes almak için ellerini dizlerine koyup bir süre öylece bekledi.

"Sen dinlenmek istiyorsan devam edebilirsin ama benim gitmem gerekiyor." Yürümeye devam ettiğimde, o da doğrulup benimle yürümeye başladı. Şu an kafam biraz karışık olduğu için konuşmak veya yaşanan olayları Mert'e anlatmak gibi bir niyetim de olmadığından sessiz bir şekilde yan yana yürüyorduk. Şimdiye kadar bin tane soru sıralamasını beklediğim Mert'in sessizliği beni şaşırtmaya devam ederken bir yandan da arabayı park ettiği yere doğru ilerliyorduk.

Beyaz arabayı gördüğümde direk eve geçeceğimizi bildiğim için Mert'e sorma ihtiyacı hissetmeden oraya doğru yöneldim. Arabaya geçtiğimizde bile iki saat arabayı çalıştırmayıp beni her seferinde deli eden ısırgan otunun direk kontağı çevirmesi ile saldırmaya devam ettim. Bugün ki şaşırma duygusunun kotasını doldurduğumu düşünsem de Mert'in bu halleri beni merakta bırakıyordu. Sanki içindekileri görecekmiş gibi yüzünü detaylı bir şekilde incelemeye aldığımda dalgın bakışları gözümden kaçmadı.

BELİRSİZ KURTULUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin